26 Eylül 2010 Pazar

Gitmek kalmaktan daha zor aslında...

Aşk üzerine yazmayacaktım... Hele ki mutsuz aşklar (!). Aşkı tanıdığımdan bu yana, hiç demedim, "mutlu aşk yoktur", diye. Mutsuz aşk olmaz ki. Aşk yaşanırken mutsuzluk varsa, onun adı da aşk değildir benim için. Sancılı beraberlikleri aşk diye tanımlamadım hiç. Aşkı tek kişilik, iki kişilik tanımlarlada sınırlamadım bugüne kadar. Hani şairin dediği gibi, "sen elmayı seviyorsan elmanın da seni sevmesi şart mı?". İşte benim felsefemi tam olarak anlatan açıklama budur. Karşılık bulmayan duygu "aşk" değildir diyebilmek nasıl bir zihnin ürünü olabilir ki? "Beni tanımıyorsun bile... sen bana değil aşık olma duygusuna aşıksın aslında... dokunmadan,görmeden aşk? Hadi canım sende..."gibi yatıştırıcı sözler karşılık verilemeyen duyguları, karşındakinin kafasından silmek için boşa bir gayrettir. Bir de nasıl incitir aşık'ı, duygularına inanılmaması.
Hep iddia ettim, hiç yılmadan edeceğim! Doğada örnekleri olan herşeyi insan yaşayabilir. Bir dolu örnek sıralamak istemiyorum. Biraz zorlarsanız, bu örnekleri sizlerde bulabilirsiniz.
Çevrenizde size aşık olduğunu söyleyen birileri varsa, ya da duyduysanız, ama inanmıyorsanız... yine de duygularını yatıştırmak için fetva vermeye kalkışmayın. Bırakın size zararı olmayan duygularını kendince yaşasın. Elbette sınırları zorlayanlar, terbiyesizce konuşup sizi üzenler, duruma hakim olamayıp paranoyakça saldırılırda bulunanlara iyi davranın demiyorum. Bu sıkıcı insanların tacizleride "aşk" filan olamaz zaten. Söz ettiğim "aşık" kendi yaşadığı aşkla mutlu olabilen, ortalığa dökülmektense nazikçe arkada kalmayı sindirebilen kişiler...
Farkındayım;) çok anlaşılmaz gibi görünüyor ama zaten aşkın ne olduğunu bile biz hala anlayamadık ki. Ya da bu güzelliğin tek başına yaşanabileceğini kavrayamadık.

Neyse... buraya kadar yazdıklarımı daha önceki yazılarımı okuyanların biraz daha iyimser okuduklarını, ilk okuyanların ise... "aman ne zırvalamış" türü yaklaşabileceğini düşünüyorum. Kızmıyorum, gülümsüyorum.

Asıl yazmak istediğim konu farklıydı. Ama söze aşk diye başlayınca... kaptırmışım yine.;(

Murathan Mungan bir şiir yazdı. "Kimdi giden, kimdi kalan?". Bu şiirden sonra, bilir ve bilmez her kişinin yorumu birbirinden farklı oldu. İnsanlar yine ikiye bölündü.;) Terkeden gidendir, yok canım kalan terkettiği için giden gitmiştir zaten'ciler, "yetmez ama ben de fikrimi açıklarım arkadaş" dediklerinden, bu tartışma hala sürüyor.
Aşk her ne kadar tek kişi yaşanabilirse yaşansın, sevgi farklı. Sevmek için iki kişi olmak gerek. Belki aşkın "e" hali... Giderek birbirine bağımlı olmanın, ortak kullanımların, zevklerin vazgeçilmez olma hali. Doğal sonucuda birlikte yaşamak!
İsteyerek başlanan, keyif veren hiç bir olgu başlangıçta insanı sıkmaz. Heyecan verir, tatlı kıpırtılar yaratır. Eğer alışkanlık haline döndüğünde keyif vermemeye başladıysa, alışkanlıklar artık tatminsizliğe, çırpınmalara, arayışlara dönüştüyse... çaresiz kalındığında gitmek zamanıdır. Gitmeler iki kişide razıysa kolaydır. Ama kalan için acıysa...
Gitmek kalmaktan daha zormuş! Gitmemek için ne kadar kendinden özveride bulunursan bulun, canın yanıyormuş kalan için. Bir burukluk, bir hüzün işte.
Oysa çırpındıkça, artık veremediğin sevginin belki daha çok canını yaktığını bilirse insan gitmeleri uzatmasa, belki herşey çok daha kolay olurdu...
Gidende, kalanda terkedendir. Yaşanmış bitmiştir. Kalacak olanda farkındadır bittiğinin, mağdur olduğunca kazanacağını sanır sadece. Hiç bir şey tek taraflı bitmez ki?
Yine de... kalan olmayı yeğlerdim! Gitmek daha zor... BittiK demek daha zor. Olmuyor artık demek daha zor. Mahkum etme ne kendini, ne beni demek daha zor. muş...;(

Küçük bir dip notcuk: Belki hiç anlamadınız... Karaladım öylesine. Belki sadece kendi okuyacağım anı defterime yazmam gerekirdi. Sadece paylaşmak istedim. Bilemedim ki?

Bir dip not daha: Anlamaya çalışmayın, boşverin.;) Kafası karışmış belli ama düzelir yakında deyin geçin... ;)

7 yorum:

  1. Aşk nası bişidir? Aşk nasib işidir..!!

    okurken sürklase olduğum; abondone olan bir boksöre döndüğüm bu yazında çokca kendimden şeyler tespitledim.. klavyenin tuşlarına Allah zeval vermesin.. Parmakların hep daha hırslı bassın o tuşlara.. tespitlerin ve bunları bize deklare ediş biçimin adına sana teşekkürlerimi yollarım..

    YanıtlaSil
  2. Seviyorum seni Orhan...;) bambaşka bir dilde! ;)

    YanıtlaSil
  3. günde bi sürklase yeter de artar bile.. dur bi kendime geleyim.. sağlı sollu vuruyosun.. :):):)

    YanıtlaSil
  4. Canım kankam, kardeşim, dostum değil misin? Vururum da, severim de...;)

    YanıtlaSil
  5. İşim romantizm kısmını bir yana bırakıp mantığımızı öne çıkarırsak; "duygu" karamı altına sıralayacağımız ne kadar insani tepki varsa, hepsi bireyseldir. Bir ikinci insanda karşılığını bulsa bile, en yoğun duygular bireysel başlar. Sonra karşıdaki farkeder, fark ettirilir, o da benzer kıpırtılar hissederse, cevap verir.

    Önce aşık olup, sonra aşkınıza karşılık vermiyor diye vazgeçme eğilimindeyseniz, hissettiğiniz duyguyu tekrar tartmanızı salık veririm :)

    YanıtlaSil
  6. Yine son cümleyi sen yazmışsın müsekkin. Anlatmak istediğim ne kadar karmaşık olsa da anafikrim budur.
    Teşekkürler.;)

    YanıtlaSil
  7. Aganın lafı üzerine laf olur? :))) (laf değildi o ama, RTUK'e takılmayalım simdi)

    YanıtlaSil