10 Eylül 2010 Cuma

Böyle bir sevmek işte...

Baştan yazayım... saçmalayabilirim!

Yorgunluk, mutluluk, hüzün, 3 güne sığdırılan binlerce km yol.
Havalanlarını severim. Uçaklar rötar yapsa bile... Bekleyen insanları incelerim. Gidenler, nereye neden gidiyorlar filan diye oyun oynarım kendimle.
Şu koltukta oturan sabırsız delikanlı, az ötesinde kucağındaki çocuğa bir şeyler anlatan kadın, sakin sakin gazetesini okuyarak bekleyen adam... yüzlerce yolcu işte. Her birinin öyküsü ayrı, kiminin ilginç, kiminin sıradan, kiminin mutlu, mutsuz... yüzlerce yaşam öyküsü.
İlginç olan, ben her yüze bir öykü yazarım.
Belki bu yüzden kalabalıkları severim.
Şairin dediği gibi...
"Senin öykünün farkı yok belki benimkinden..." diyebileceğim bir yüz arama telaşı belki? Ya da, aslında belki de her birimizin öyküsünün, yaşadığımız olayları değişik zamanlarda yaşamış olsakta birbirinden farksız olmasının bilinci.
Herkes umutluydu başlangıçta.
Herkesin beklentisi vardı.
Ve ben itiraf etmeliyim, hep fonumda bir müzik vardır. Müzik öyküleri nasıl anlamlı kılar...


Ve yine neyse.;)

Gittim geldim.
Kısacık bir zaman işte.
Annem ve babamla zaten epey uzun bir zamandır muhabbetlerimiz monolog. Ben gevezelik ediyorum, onların dinlememek gibi bir şansları yok. Eh artık tanıdığınız babannem diplerinde. Onunda dinlediğinden eminim. Az biraz onun kurallarıyla oynamıyorum, belki bana kızgındır. Hiç adını anmadan konuşuyorum.
Valla kusura bakma babanne... (sanada çok dua ettim ama bilesin)

Abim (ay sende kusura bakma TDK, doğrusu ağabeyim) ve ablam ne süperler... Bayramı bayram tadında yaşatmanız var ya... öptüm zaten bi dolu, uzaklardan yine öpüyorum. Hay bin net... okumayacağınız halde;)

Ve...
son durak!
Senle sohbet ederken yaşıyordun. Sana bir aşk anlattım. Sessizce dinledin.

Sen itiraz ederdin. Sen akıllıydın. Sen mantıklıydın.
Anlattım, çünkü beni duymuyordun. Yok olanı var gösterdim. Yok... aslında tam bu da değil. Yaşayamadığımı....
Senin yaşadığını varsaydım.
Dur, sarhoşum.
Ama çok seviyorum...
Yaşasan bana gülümserdin.
Ve belki, git buradan derdin.
Git bir daha söyle...

Döndüm.

Bayram ne güzeldi.
Ve yaşamı seni tanıyanlarla paylaşmak...

Ben seviyorum.
Kimse seni bilmesede, kimsin tanımasada.


Küçük bir not: Bu kez yok.

2 yorum:

  1. Yazı bi yana ben en sondaki ''Küçük bir not: Bu kez yok'' a haran kaldım.. ve hala afedersin mal gibi ''Büyük bir not'' bekliyorum.. boşa bekliyorum dimi.. :)))

    tam bir şizofrenik yazısı gibi olmuş.. tebriklerimi takdirlerim.. :))

    YanıtlaSil
  2. ;) İtiraf et Orhan! Ne kafası bu? dedin di mi okurken?;) Aslında uyarıyı baştan yapmıştım.
    Bu bira kafasıydı. Son kısım, yani şizofreni sınırlarında dolanırken ağlıyodum artık... Büyük not illa ki yazılacak.;)
    Kocaman yürekten sevgiler... teşekkürlerimle.

    YanıtlaSil