22 Eylül 2010 Çarşamba

Teşekkür ederim.

Bir kaç zamandır bloğa yazıyorum, ilginiz için teşekkür ederim. ;)

Çarşamba günleri öğleden sonralarım boş. Evde kimse olmadığı için salonun baş köşesindeki koltuğa uzandım, laptopu kucağıma koydum. Hesapta keyifli bir öğleden sonra geçireceğim ya...
Televizyon izlemek alışkanlığım fazla yoktur, hele gündüz kuşaklarını. Potansiyel izleyici kuşağının ev hanımları olduğu gözönünde tutulup, "ev kadını yahu işte... ne anlar sanattan siyasetten!" mantığımıdır nedir, ya evlilik, ya yemek, ya dedikodu, ya dizi tekrarları gibi dişe dokunmayan ne varsa dayadıklarından, aklıma gelmez gündüz tv açmak.
Haberlere bakıp, twitter'a girdiğim anda Cüneyt Özdemir'in, "birazdan Cnntürk'teyim" anonsunu görmesem yine açmazdım.
Konu Eşref Bitlis'ti! Helikopter kazasında yitirdiğimiz Jandarma Genel Komutanı. Bitlis'e suikast yapıldığı iddiaları yeniden gündemdeydi. Dinledim.
Bittikten sonra, yine twitter'dan öğrendim ki, Habertürk'te Tophane olayları konuşuluyordu. Bedri Baykam ve adını anımsayamadığım bir sosyoloji profesörü. Sonuna kadar dinledim.
Canım zaten sıkkındı.
Kapattım televizyonu, bilgisayarı. Çektim üstüme en salaşından bol bir pantalon, bir kazak, converse, kendimi sokağa attım. Ne zaman canım sıkılsa, su akar deli bakar misali sözümüzün beyin kıvrımlarımda dolaşmaya başlamasındanmıdır nedir, sahile yürür ayaklarım. Bakar bakar kafayı boşaltırım. Hatta dönüş yoluna başlamadan önce denizde taş kaydırırım. Her bir taş için ayrı dilek tutarım filan... kayarsa olacak, olmayacak hesabı.;) En son, olmasını istediğim ama olmayacağını bildiğim dileğim için attığım taş kaydığında nasılda salak salak sevindim anlatamam. Nerdeyse denize atlayıp o taşı bulup saklama derecesinde!
Bugün sadece baktım. Hava kapalı, su griydi. Benim gibi...
Saatlerce oturdum. Ne çalan telefona, ne gelen mesajlara baktım.
Uzun bir süredir, yazmaya çalıştığım roman için araştırmalar yapıyorum. Çok uzun bir geçmişe dayanan araştırmalar. Belki içlerinden tek bir satır kullanılacak ama en doğrusu olmalı mantığı! Ciddi bir uğraşı yani.
Galiba o yıllara gittim... İç açıcı yıllar olduğunu söyleyemem. Ama bir tek yürek olup, yüreklerin sesinin meydanlarda yankılanmasının şiddetini anlayabildiğimi söyleyebilirim! Bir çaba yani. Kavgayı, şiddeti destekleyen bir insan hiç olmadım ama o tek yürek birliği çok sevdim!
Şimdilerde sanalda bulmaya çalıştığımız birlik, beraberlik.

"Bana ne yaaeee, ben gümbür gümbür adam isterim, bak nasıl mutlu ederim rengarenk jartiyerlerimle..." yazsaydım, konularım bunlar olsaydı... Acaba tecavüzü lanetleyen ama nasıl katkıda bulunduklarının farkında olmayan bu yazarlar gibi daha mutlu mu olurdum? diye düşündüm bir ara!
Ya da hiç bir işe yaramayacağını bildiğim halde, nette eski geyikleri araştırıp, az biraz evirip çevirip, yeni geyikler üretsem?
Binlerce takipçim olurdu üstelik;) Egom tavan yapardı! Basitce...

İnsan her zaman ciddi olamaz, ya da her zaman komik. Doğaya aykırı bu. Bize onlarca duygu, duyu bahşedilmiş kullanmamız için. Geyikte olunur, erotikte, siyaside, güncelde. Ve aşık ta olunabilir...
Ama bir şeyleri göz göre göre yitirdiğimizi anlarken... bizi bizi kırdırmaya çalışanları görmezlikten gelip, dostluklarımızı yitirirken, belki artık biraz ciddi olunmalı, esprilere ciddiyet katmalı.

Bu nedenle, binlerce kişi jartiyeri rengi, ya da saçmasapan aforizma kasmalarını takip ederken, beni okuduğunuz için teşekkür ederim siz kırk kişiye...

2 yorum:

  1. Ne güzel demişsin "İnsan her zaman ciddi olamaz, ya da her zaman komik." diye... Hak veriyorum ben o türden yazanlara da, okuyanlara da...

    Bütün bir günü düzen dayatmasıyla geçiren öğrencisinden işçisine, akademisyeninden gazetecisine, ev hanımından iş adamına uzanan geniş bir yelpaze.

    Belki düzene isyan etmek için bir fırsat sahte nicklerle, hatta belki sahte cinsiyetlerle...
    Ya da günün zihin yorgunluğunu atmak, beyni boşaltmak için bir deşarj alanı.

    İtiraf ediyorum; ben de izliyorum bu rolü başarıyla oynayan bir kaç kişiyi :)

    Sanırım mesele bunları yazmak ya da okumak değil de, dengeyi tutturabilmek. Bütün ülke şehit haberine ağlarken "bugün regl olucam galiba" gibi bir mesaj atan psikolojik tedavi görse de faydasız zaten.

    Yazılarını neden okuyup altlarına notlar düştüğüme gelince...

    "Kimse okumazsa sen okursun" diye :))

    YanıtlaSil
  2. Söylemek istediğimi bin kelimede anlatsam, ya da tek bir kelime kullansam, benim ne demek istediğimi en iyi anlayan insanlardan birisin müsekkin. İnsanı yormuyorsun, ve ben bunu çok seviyorum.;)
    Sanal dayatmalardan hiç hoşlanmam. Zaten sosyal ağlarda, kendi kullanım kuralını koyanlar insanların kendileri.Tutup "sen neden böyle yazdın" gibi sorgulamalara girersek, çok kısır çekişmelere çanak tutmuş oluruz. Gereksiz.;)
    Dikkat çekmek istediğim konu, genel bir duyarlılık gösterilmesi gereken günler içindir zaten. Biz ülke vatandaşları olarak, hergün duyarlı olmamızı gerektiren bir haber duyuyoruz gerçi...

    YanıtlaSil