14 Eylül 2010 Salı

Gökbakar'mı İvedik'mi?


Şahan Gökbakar'ı Recep İvedik serisini çekmeden çok daha önceleri tamamen bir tesadüf sonucu keşfettiğim bir yayında izlerdim, televizyon kanallarından birinde. Şu an kanalın adını bile anımsamıyorum, pek izlenmeyen kanallardan birisiydi aklımda kalan. Değişik tiplemelerle kısa skeçlerde oynardı.


Daha sonraları Gökbakar'ı internet sitelerinde canlandırdığı, filmlerine adını verecek olan, bol kıllı, ağzından sigarasını düşürmeyen, geğiren, kaba saba adam skeçlerinde izledik. Tıklanma rekoru kıran skeçler...

Hiç şaşırmayın, bu halleriyle tanıdığım bu kıllı göbekli çam yarması adamı, Şahan Gökbakar olarak ilk tanıdığımda şok oldum!

Tertemiz, nerdeyse köse olduğuna inandığım pırıl pırıl yüzü, efendi halleri, konuştuğunda saygılı seslenişleriyle bu adam o adam mıydı?

Çektiği film gişe rekorları kırmıştı, yılların usta komedyeni Cem Yılmaz'a rakip gösteriliyordu, ikisi sürekli kıyaslanıyordu, ama Gökbakar alçakgönüllü tavırlarını asla bozmuyor, Yılmaz'la çok ayrı kulvarlarda olduğunu dile getiriyordu.

Bu filmi çekmesinin amacının sadece insanları güldürmek olduğunun, bütçesinin minimum düzeyde tutulduğunun, aynı dönemin büyük projesi G.O.R.A'yla yarışmaması gerektiğinin altını defalarca çiziyordu.

Üstelik, İvedik tiplemesinin kahramanının nette tesadüfen okuduğu gerçek bir öyküden kaynaklandığını ekliyordu.

Filmin güldürmekten başka amacı yoktu ama Şahan Gökbakar'ın esinlendiği tip gerçek yaşamda vardı! O adam kızgınlıkla, komşusunun aşağıdaki bakkala uzattığı sepetin ipini tutuyor, çekiyor ve kadını balkondan düşürüyordu. Ve bu haber gazetelerin 3.sayfasında yer alıyordu.

"Biz Türkler..." diye başlayan, trajikomik kaç resim gördük, kaç haber okuduk biz? Bir dünya değil mi? Belki hepimiz bir İvedik yaratabilirdik! Ama bunu Şahan Gökbakar yaptı. Elbette tipi abartması gerekiyordu, kıllar eklendi, kaşlar abartılı kalınlaştırıldı, vsvs...

Filmi izledim...

Sadece gülmek için gitmiştim, son sahnesine kadar sadece güldüm, hem de kahkahalarla! Belki o son veda sahnesi olmasaydı... İvedik'lerin de ruhu vardır gibi tartışmalara hiç girilmeyecek, filmde bir felsefe aranmayacak, kıllı döşlü erkeklerin psikolojik sorunlarını analiz etme gibi derinlere dalınmayacaktı.

Ve Şahan Gökbakar'da filminde ille bir felsefe bulmak isteyenlerle mücadele etmek zorunda kalmayacaktı.

O Charlie Chaplin değildi ki...


Serinin 2.filmi biraz daha fazla argoya dayanıyordu, eleştirildi!

Ama yine, yeniden bir gişe rekoru kırılmıştı!

Bu kez, filmden önce tv ekranlarından gala görüntülerini izledim.

Hani şu O dönem ki yaşam arkadaşı Doğa Rutkay'la elele geldiği ve izdihamı gördüğü anda yüzündeki şaşkın ama çok mutlu ifadenin, beni ciddi ciddi duygulandırdığı, hatta ağlattığı gala...

Filmde yine çok güldüm, çünkü gülmek için gitmiştim. Gökbakar'ın izleyicinden istediği gibi.


3.film fiyaskoydu benim için. Belki biraz duygusallık katılmıştı, biraz da, "artık seyirci nasıl olsa bana gülüyor.", gibi bir düşünce... tartışamam ama açıkcası bu kez gülmedim.

Gişe sıralamasını takip etmedim ama eminim yeni bir rekoru kırmıştır, artık kemikleşmiş izleyicisi ile.


Sanırım bu son filmden sonraydı, Gökbakar'ı bir tv programında izledim.

O artık kendine daha güvenli, hatta sürekli eleştirildiği, filmini izleyenlerin nerdeyse sinema hainleri ilan edildiği memleketinde, kırdığı gişe rekorlarını anımsatan, biraz da intikam alıp, yılların eleştiri ve yönetmen ustalarına laf dokundurma kırgınlığında bir adamdı. Ve haklıydı bence!

O bir sanat filmi yapmamıştı, henüz sanatçı değildi kendisine göre, ama bunlarla eleştirilmişti...


2.Bölüm


Şahan Gökbakar, her Türk insanı gibi ünlü olup zenginleştiğinde, o insanların kurallarına uymak durumunda kaldı. Artık daha rahat yaşamında zenginliğin avantajlarını kullanıyor, sevgililerini değiştiriyor, hakkında çıkan "alkolik" yakıştırmalarına aldırmıyor, paparazzilere yakalanmamaya çalışarak keyifli bir yaşama "merhaba" diyordu.

Yadırganabilir mi?

3 kuruşluk sesi olmayanların, rol yeteneği hiç olmamasına karşın bacaklarıyla rolleri kapanların, yarattığı sansasyonlarla zirvede kalmayı başaran pek çok ünlünün şımarıklıklarını yargılayan ama onları zirvelere taşıyan bizler, hiç bir iddiası olmadığını defalarca yineleyen bu adama karşı sürekli eleştiri yöneltirken, belki farkında olmadan bir Recep İvedik yaratmadık mı?


Ve bir sabah gazetelerde bir resim yayınlandı, günün olayı olarak patladı!

Şahan Gökbakar, alkollü bir gecenin sonunda evinin balkonunda güzel bir kadınla öpüşüyordu!

Üstelik kadın devrimci çizgisiyle tanınmış, ünlü sevgilisinden yeni ayrılmış bir başka sanatçıydı; Berrak Tüzünataç...

İki bekar genç ünlü isim.

Belki o sırada pek çok genç, yaşlı iki insan öpüşüyordu balkonlarında...

Ya da balkonda öpüşme, sevişme fantazileri kuruyordu, ve hatta belki sevişiyordu...

Ama Türkiye gündemine Şahan ve Berrak düşmüştü!

Kalemler susmadı.

Espriler ardı ardına patladı.

Türkiye'nin siyasi kalemleri bile yazdılar,çizdiler...

İri yarı Şahan'ın öptüğü kız ne kadar uzun boylu olursa olsun, incecik olduğundan mıdır nedir, görüntüler için "İvedik" esprileri bolca yapıldı.

Okuduğum bir köşe yazısı ise ciddi anlamda kanımı dondurdu!

Yılların gazetecisi C.S, Şahan Gökbakar'a değil Recep İvedik'e yazıyor, devrimci Berrak'ı böyle bir adamla olduğu için suçluyor, karalıyordu!

Güler misin ağlar mısın sevinir misin çoşar mısın?


Dün yazmıştım, bazı insanlar rollerine gerçekten öylesine inanırlar ki, bizi de inandırmaları işten bile değildir. Kemal Sunal "Şaban"dır, Şener Şen "ağa"dır, Adile Naşit "Hafize ana"dır, Türkan Şoray "masum"dur, Kıvanç Tatlıtuğ "yengesini bilmemne eden pisliktir", vsvsvs...

Bu insanlar gerçek yaşamlarında ne şabandır,ne ağa, ne masum, ne iyi, ne kötü... İnsandır,insan!

Zaaflarıyla, tutkularıyla, sevdikleri, sevmedikleriyle insandırlar!

Şahan Gökbakar Recep İvedik değildir!

Öpüşen, sevişen, sen gibi, ben gibi bir insan...


Ben bu insanların öpüşmeleri konusunda, yılların deneyimli kişilerinin esprilerini İvedik'çe bulduğumu itiraf ediyorum!

Bırakalım, ne kadar saçma sapan olursa, aslında içimizde var olan ve bizim "biz Türkler" diye başladığımız trajikomik kahramanlarını canlandıran bu insanları, canlandırdıkları karakterler olarak kabul etmeyi.

Türkan Şoray hiç mi öpüşmedi? Yağmur'u leylekler mi getirdi?



Küçük bir not: Not yazarsam kusarsınız artık gibime geliyor.;) Yazıyı onuna kadar okuma sabrını gösteren herkese... sürprizim var!;) Öpüldünüz... balkonda değil, yanaktan!
Bir diğer not: ilk filmi izleyen ve son sahnedeki dudak yapıştırma hareketini deneyenler için... Nefesinizi iyice içinize çekin, sonra ağzınızı açarak cama yapıştırıp verin. Ben yapabiliyorum, %100 çalışıyor... ;)



12 yorum:

  1. Yine ilk yorumu ben yazarsam siz de kusmazsınız umarım :))

    Biz kahramanlarımızı (haketsin, etmesin) kendimiz yaratır sonra da onu kendimiz cehennem kazanının dibine çekmeye çalışırız.Çünkü yaşadığımız o yerden yukarı bir kulaç yükselen olursa, tutup ayaklarından alaşağı etmeyi severiz.

    Bu da başka bir sado-mazo öpüşme tarzı sanırım.. Bize has bir psikoloji..

    Başka ne diyem :))
    (malatya ağzı)

    Yine güzeldi, farklıydı, ve birçok şeydi...

    YanıtlaSil
  2. Ne doğru! Hatta bir de fıkrası bile vardı yanlış hatırmaıyorsam. Kuyudan çıkan başarılı kişiyi aşağı çekme fıkramız.
    Aslında biz hala Akepeye'ye 2.oyu veremeyen kişiyide bulamadık değil mi?;)
    Ve ben Türk sinema tarihinde bu kadar aşağılanan filmin bu kadar gişe yapmasını da çözemedim ki;)
    Takıldığım soru 2.Bölüm yanıtı sanırım;)
    Teşekkürler İbrahim ve kocaman bi mucxxx... ;)

    YanıtlaSil
  3. Yeni gelin gibi;Hem ağlarız hem gideriz...Başka bir deyişle; Hem aşağılarız, hem veririz... Anladım ben onu :))Mutlu sabahlar..

    Ben teşekkür ederim..

    YanıtlaSil
  4. bizim milletimiz Atatürk'ü bizim kahramanımız diye,insan olduğunu unutan bir millet.zamanın birinde bir Mustafa filmi yapıldı duymadığı şey kalmadı.alkol kullandığını bilmemize rağmen,sirozdan ölen bu yüce kahramanın insan olduğunu unuttuk,yada söylenmesi zorumuza gitti.yahu neden inkar ediyoruz,kahramanlar insan deil mi?bu yazıyı okuyunca her ne kadar benzetilecek iki insan olmasada muamele benzediği için fikrimi söylemek istedim.

    YanıtlaSil
  5. Aynen katılıyorum İmge.
    Bizde insanlara rol biçmek, ve o role göre oynamasını istemek gibi saçma bir düşünce var. Mustafa Kemal Atatürk belki de verilecek en iyi örnekti.
    Toplumsal rollerde farksız. Anne modeli şöyle olmalı, baba böyle davranmalı...
    Sonrada "yüreğinin götürdüğü yere git, bu hayat senin hayatın" diye fetvalar veririz.;) Ama belirlenmiş kalıpların dışına az biraz çıkan insanlara karşı bile hoşgörülü değil küçümseyici yargılarımızı sıralamaktan geri kalmayız. "Elalem" en önemli vurgudur yaşamlarımızda. Elalem ne der?;)
    Biz galiba aslında insanlarda kusur aramayı ve insanları kusurlarıyla değerlerlendirmeyi daha çok seven insanlarız.

    YanıtlaSil
  6. aynen.en komik olan da teorikle pratiğin farklı olması. ya görüngüğün gibi ol yada olduğun gibi görün öle değil mi ama..çok güzel söylemişsin;)

    YanıtlaSil
  7. Küfürle komedi yapanlardan hiç hazzetmem. Şahan Gökbakar da bunlardan biridir. Zeki espriler bulmak yerine biraz şive/aksan katarak tumturaklı bir küfür her zaman seyirciyi güldürür. Bu kolaycılığa kaçmış olması Gökbakar'ın sanatçılık seviyesini düşürüyor. Recep İvedik filmlerinde özgün espri yerine bol argo vardı. İzlerken ben de güldüm. Ama ne Cem Yılmaz'a gülebildiğim gibi, ne eskilerin "devekuşu kabare"sinden aldığım tat gibi değildi.

    Özel hayatı ve uçkuru ise beni ilgilendirmiyor. Kiminle nerede ne yapacağı sadece kendisini ve ikinci şahsı ilgilendirir. Bu uçkur meselelerine fazlaca girenlerin kendi uçkurlarında bir sorun olduğunu düşünmüşümdür hep :)

    Herkes kendi uçkuruna sahip çıksın yeter. Din, ahlak, etik, aile fetvaları vermeye gerek yok.

    Haa... O görüntüleri görünce kıskanmadım değil. Kaç erkek öyle bir balkon sahnesinde Şahan'ın yerinde olmak istemez? :))

    YanıtlaSil
  8. Müsekkin,uzun bir giriş yapmamın nedeni birdenbire konuya dalmamak içindi. İvedik basit esprileri argoyla sundu,ama tuttu;) Fazıl Say mücadelesinin bayraktarlarındandım biliyorsun. Biz bunlara layık değiliz, sonuna kadar savunurum. Ama bu yazıda benim anlatmak istediğim adamın özel yaşamında üstüne yapışıp kalan İvedik'lik.
    Yani ne filmleri övmek gibi bir amacım var, ne de bunu yapmadım. Sadece izlediğimi ve güldüğümü yazdım;)
    Sabrına teşekkürler;)

    YanıtlaSil
  9. Şahana yapışan İvedik'lik konusunda tek suçlu yine Şahan Gökbakar'dır bence. Bir ticari emtia olarak yarattığı karakteri sonuna kadar sömürüyor. Hal böyle olunca; ucuz ticaretin ucuz habercisi bulunuyor :) Araşırmacı gazetecilikle ilgisi olmayan bazı kolap paracı medya mensupları, bu ucuz ticaretin ikinci adımında kendilerine ucuz kazanç kapısı yaparak manşetlere taşıyorlar. Reklamın iyisi kötüsü olmaz anlayışını da hesaba katarsak...

    Alan razı satan razı noktasına geliveriyoruz :)

    Ne için mesela Candan Erçetin'i özel yaşamının kirli çamaşırlarıyla hiç görmüyoruz magazinde de hep aynı tip "sanatçımsı"lar yakalanıyor objektife? Yakalanmayanlar rahip/rahibe hayatı mı yaşıyor sence?

    Kendi özel yaşamını anlık kazanç için pazarlayan kişilerin ileride buna ihtiyacı kalmadığında "özel yaşama saygı" isteme hakkı olabilir mi?

    YanıtlaSil
  10. Müsekkin, "Magazin izlemem, belgesel var mı?" diyen tiplerden değilim ama, gerçekten izlediğim magazin yayını çok az.Kim kiminle neden beraberdir konularına uzağım. Hele ki söz konusu kişi bekar bir yetişkinse... Ben Şahan'ın pek çok kadınla beraber olduğu haberlerini duydum ama kadınlarla beraberken İvedik tarzı mı davrandı? Bunu görmedim. Bu kanıya varmak için balkonda çekilen foto kullanılırsa, o bir tecavüz sahnesi değil, durumdan memnun 2 insanın öpüşmesi gibi geldi bana.
    Asıl dikkat çekmek istediğim konu, İmge'nin yorumunda.
    Rahmetli Kemal Sunal'ı gördüğünde "aa bu adam salak değilmiş!" diyebilecek insanlar tanıyorum. Ya da Türkan Şoray filmde öpüştüğü için "amaan bu da cozuttu" diyebilecek insanlarda.;)

    YanıtlaSil
  11. Askerde çavuştum. Askerlerim bana "çöl ayısı"derlerdi. tamam inkar etmiyorum.onları pijamayla buzda süründürdüğüm bile olmuştur ama,tipi de bayılmış nöbetçilerimi 1 km boyunca sırtımda taşıdığımı asla öğrenememişlerdir.Nöbetçilere baskı yapıp kimsenin duymamasını sağlardım :)o gariplerde susardı. İşte benim gibi adamlar ya kana susamış,vicdansız biri olarak ya da recep ivedik olarak yaşamayı hakedenlerdir.Biz böyle olmaya mahkumuz.:)

    YanıtlaSil
  12. İlginçmiş Yavuz...
    ;) Zaten İvedik bu yazıda bir örnek. Hepimiz için geçerli durumlar.

    YanıtlaSil