1 Ağustos 2010 Pazar

Yazarlık Sorumluluğu

Twitter kanalı ile duyurduğum üzere bir roman yazıyorum.
Arkadaşlarımın baskıları, ailemin desteği ve çocukluğumdan bu yana biriktirdiğim notlarım, yazılarım, kısa öykülerimin son aşaması bu kararım.

Daha önceleri salt kendim ya da arkadaşlarım için yazdığım yazılarda kaygılanmıyordum. Öyle ya, bir hata olsa yargılayacak, hesap soracak kimse yok. Gülünür geçilir dostlar arasında.
Yazmak, sözcükleri birbiri ardına sıralamak, duyguları aktarmak kolay gibi görünen ama aslında gerçekten büyük sorumluluk isteyen bir durum.

En basit örnekle, pek çoğumuz gazetelerde köşe yazılarını okuyoruz, bazı yazıların ardından "ne var ki bunu yazmakta? Ben de yazardım bunu." diyoruz. Konu belli, elde veriler var, istatistikler var, var da var. Yani meşhur deyimle un var, şeker var var, yağ var, yapılacak tek şey helva.;)
İşte o aşamada helvayı yapanın hakkını teslim etmek gerek. Hiç kolay değil çünkü sözcükleri birbiri ardına, anlam katarak sıralamak, kitleleri etkilemek. Kaldı ki okur affedici değil! Ufak bir sözcük hatası, sözcük kaydırma, bir virgülü yanlış bir yerde kullanma... sonuçları düşündüğümüzden daha korkunç.

Daha önce okumamıştım, dün farklı bir konuda adı geçince Sibel Arna kimdir diye araştırdım. Sibel Arna'nın kimliğinden öte, madde madde yazdığı bir yazının başına açtığı dertlerle ilgili konular çıktı karşıma. Ben bu kadar meraklı bir kişi olmama karşın Sibel Arna'nın bir gazetede köşe yazıları yazdığından bile habersizdim. O kadar çok köşe yazarımız olunca, bir de ilgi alanı daha çok siyasiler olunca gözümden kaçmış olabilir ama dikkatli kişiler yazının rencide eden yanlarını gözler önüne serince Sibel Arna adının etrafında kıyamet kopmuş! Yani "amann işte magazin yazarının biri saçmalamış..." diye gülünüp geçilmemiş!
Burada kendisini hissettiren en önemli şey yazarın sorumluluğu ve okurun bilinci.
Hal böyle olunca yazarın omuzundaki sorumluluğun ciddi boyutları tartışılmaz ve "aman ne var bunu ben de yazardım" diye, basite alınamaz hiç bir yazılı belge.
Yazmak konuşmaya benzemiyor, bir yazı basıldığı an itibariyle artık bir belge! Sorumluluğun yazarına ait olduğu bir belge. Konu ne kadar basit olursa olsun.
3 ay önce ciddi anlamda okura aktaracağım bu kitabı yazmaya başladığım andan itibaren tüm yazarlara bakış açım değişti. Özellikle hergün farklı bir konuda gazete köşesi yazan köşe yazarlarına saygım arttı. Malzeme ne kadar bol olsa da sözcüklere anlam kazandırmak, hatasız dile getirmek kolay iş değil.

Roman yazarlığı ile köşe yazarlığı birbirinden çok farklı elbet.
Ama konu "yazmak"...

Ara ara bu blogda yazdıklarımı paylaşmak, en doğal halimle sormak istiyorum, "oluyor mu?" diye;)
Uzun bir dönemi kapsayan bir roman. Özellikle şu içinde bulunduğumuz günlerde 80'li yılların bu kadar gündemde olması nedeniyle, zaten araştırmalarını yaptığım, o yılları yaşayan ilk ağızlardan edindiğim pek çok bilgiye sahibim. Ancak yine de her bilginin tekrar tekrar araştırılması kolay değil.

Yani yazmak kolay değil.

Böyle bir açıklayıcı yazının altında yer vermek gerekir mi düşündüm ama yazmadan duramadım.
Twitter'da ilgimi çeken bir konu var.
Pek çok kişi, "aman bunları okuyoruz ediyoruz ama bizden farksız kişiler, hatta biz pek çoğundan çok daha iyiyiz..." gibi sözlerle özellikle yazarlara çemkirkemelerde.
Açıkcası bu çemkirmeler içinde yer almadım, üstelik karşıyım.
Sadece yazı yazdığım için değil, insanlara insanca haklarının teslim edilmesi gerektiğine inandığım için!
Twitter, kişinin özgürce yazabilmesine olanak sağlayan modern bir hatıra defteri.
O halde neden biz ünsüzlerin mayo rengimize kadar yazmamız doğal geliyorda, bu insanların gittiği yerleri, birbirleriyle sohbetlerini tenkit ediyoruz?
Yazılarını tenkit edebiliriz, filmlerini beğenmeyebiliriz, şarkı söyleyiş tarzları hoşumuza gitmeyebilir, sorabiliriz, açıklama isteyebiliriz, yanıt alamıyorsak belki bizim soruş şeklimizde bir hata vardır? Yoksa insan neden kendisini açıklamak istemesin?

Bir dip not: Gözlemledim, pek çok ünlü kendisine yöneltilen sorulara birebir yanıt vermese bile toplu bir yanıtla sorulara açıklık getiriyor. Tersi bir durum söz konusuysa... Bunun içinde kimsenin kişiliğini aşağılama gibi bir lüksümüz var mı? Sonuçta bizi takip eden herkesi biz de takip etmiyoruz, ya da zaman içinde takipten vazgeçiyoruz.


Bir dip not daha: Elinde 80 ve 90'lı yıllara ait, film, basılmış kitap, önemli siyasi olaylara ait tarih belirten dökümanları olanlar bana yollarsa mutlu olurum.

Teşekkürler, sevgiler...

11 yorum:

  1. Yukarıdaki yazıyı okuyanlar, benim yazarlara yağ çektiğimi filan akıllarına bile getirmesinler. Twitter'da sürekli olarak kendilerini sorguladığım, cahilce sayılabilecek bir cesaretle, pek çok şeyi eleştirdiğimde bilinir.

    YanıtlaSil
  2. Kimse okumasa da ben okurum diye yazman senin en güzel özgürlüğün zaten, onun için kaygısız guzel bir kitap olacağına inanıyorum :) başarılar

    YanıtlaSil
  3. yok yok ögrenecen bu ısı sen , sımdıden userlere göndermede bulunuyor, ünlülerin işi olmaz ünsüzlerle deyıp kendıne yer hazırlıyor gıbısın :)))

    YanıtlaSil
  4. Liberall;))) bir kerecik bile benim doğru bildiğimi söylemekten sakındığımı gördün mü?

    YanıtlaSil
  5. yazilarini okuyor ve begeniyorum..yerinde ve dogru tespitler.devamini bekliyoruz:)

    YanıtlaSil
  6. Belikçe 80 dönemine ait bende de gazete küpürleri var!Bir de yakın da başlayacağım ropörtajlar olacak!

    YanıtlaSil
  7. Seran teşekkürler;)
    fR@KtAl röportaj derken?

    YanıtlaSil
  8. röportaj yapmayı planlıyorum!o dönemi yaşayanlar, metris'te geçirenlerle ilgili bir hikaye!!

    YanıtlaSil
  9. Bu konuda belki ben de sana yardımcı olabilirim fr@ktal.

    YanıtlaSil
  10. Şu anda bile toparlasam epey hikaye var!Ancak ben bu dostlarla çocukluğumdan beri vakit geçiriyorum ve bunların hikayelerini bir yer de toparlamak istiyorum!!

    YanıtlaSil