20 Ağustos 2010 Cuma

Öyle işte...

Babaannem, vicdanı temiz insanların başını yastığa koydukları an uyucaklarını belletti bana yıllarca. Öyle ki, uyuyamadığım geceler hep bir suçluluk duygusu sardı içimi. "Ben nerede hata yaptım?" diye... Sabah ilk karşılaştığım insanla diyaloglarımızdan başlayıp, en son iyi geceler dediğim insana kadar tüm konuşmalarımı, hareketlerimi gözden geçirirdim.
Güme giden geceler diyorum şimdi o abuklukları düşünüp gecenin tüm sihirini, kendimle başbaşa kaldığım saatlerin güzelliğini yok ettiğim gecelere.
Babaannemle paylaştığımız odamızda geceleri perdeleri sıkı sıkıya kapatmamıza inat, kendi evimde odama perde taktırmadım! Yatağımı, gökyüzünün tüm haşmetiyle gözlerimi doldurması için pencere dibine yerleştirdim. Ve artık kendimle başbaşa kalabildiğim bu eşsiz sessizlikte uyumamaya yatmaya alıştım.
Kendimce ayin saatleri dediğim saatlerim.
Bazen gerçeklik, bazen mutsuzluk, bazen umut, bazen hayaller ayinleri...

Paranoya boyutlarına varan takılmalarım olduğundan daha önce söz etmiştim.;)
Son günlerde paranoyalarım kendimle ilgili. Sürekli bir yanlış anlaşılma,anlaşılamama, kendimle hesaplaşmalar telaşı...
"Ben bunu dedim ya... acaba doğru anlatabildim mi?, bu sözcüğü neden kullandım ki... ah keşke canımsın diyeceğime 'çok candansın' gibilerinden iddiasız sözcükler kullansaydım, bir diğerini haklı görürken diğerine neden yüklendim, onun da kendine göre haklı olduğu nedenleri neden gözardı ettim..., duygularımı bu kadar çok belli etmemem gerekir, saf mıyım neyim, millet don rengini yazıp yazar oldu, ben hala romantizme gerçeklik nasıl eklerim sürünmelerindeyim!..."
vbvbvb...

Dün sabaha karşı gökyüzüne bakarken, son günlerde takıldığım bütün bu sanal paranoyaları pencerenin pervazına yerleştirdim. Gözlerimi gökyüzüne diktim. Sabah yakınlaştığı için midir nedir tek bir yıldız göremedim. Ama birden... Birden öyle kuvvetli bir şimşek çaktı, öylesine bir gümbürdediki gökyüzü... olmayan perdeleri çekip bu inanılmaz ürkütücü görüntüyü kapatmak istedim. Babaanemin yanımda olmasını, bana neler olduğunu onun söylemesini istedim. "Dua et uyu, bir şeyciğin kalmaz" demesini, üstüme okuyup üflemesini.
Sıkıca yumduğum gözlerimi, sadece bir saniye sonra muhteşem bir dinginlikle açtığımda...
pek bir şairane deyimle; çakan şimşeğin beynimde çaktığını, gümbürdeyenin yüreğim olduğunu anlayıverdim. Gökyüzünün hiç bir suçu yoktu!

Yıllar sonra sanık "aşk"tı...

Ne sorgulama, ne yargılama, ne mahkum etme.
Öyle işte.


Bir dip notcuk babaanneme: sana çok kızıyorum ama özlüyorum be babaanne.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder