16 Ağustos 2010 Pazartesi

Başlıksız sonsuz


Sen gittin ya.
Ben yılları saymadım.
En son ne demiştin? "Görüşürüz" mü? "Seni seviyorum" mu? Bak unuttum!
Hayallerimizi, beraber gideceğimiz ülkeleri, bineceğimiz gemiyi...
Son izlediğimiz filmi, dinlediğimiz müziği, yediğimiz yemeği unuttum!
Sessizliğin içinde bir ses duyabilmek umuduyla beklerken sessizce "sesimi duyuyor musun?" diye fısıldadığımı...
Sesimi duyduğunu düşündüm hep, bir yerlerden bana seslendiğini, gülümseyemediğini, acı çektiğini düşündüm.
Bekledim.
Bekledim...
Sen acıkmıştın, susuzdun ya ben ağladım.
Ağlamak çaresizlikti, çaresizdim, daha çaresiz olamazdım.
Adının toprak olduğunu ben hiç kabul edemedim! Bana el salladığın artık olmayan pencere niyetine baktım gökyüzüne.
Ben senden sonra hiç bir siyah beyaz fotoğrafa bakamadım!
Kırık bir gülümsemem var ardından kırgın bir kalp işte.

Bir tek seni unutmadım.

17 Ağustos ....

1 yorum:

  1. 17 Ağustos'tan geriye belleklerde kalan "Sesi mi duyan var mı?" sözcükleri oldu. Çok kişi bu sözü göçük altından yardım isteyenlerin haykırdığını sanıyor. Oysa bu söz göçüklerin altına insanımız tarafından haykırıldı. Kurtarma ekipleri sordular... sonrası derin sessizlikte bekleyişler.
    Bu soru depremin sloganı olarak kaldı,17 Ağustos günü ölenler bu sözlerle hatırlandı.
    Artık bu soruyu yetkililere sorma zamanı gelmedi mi?
    Sesimi duyan var mı?
    Ne zaman kalıcı önlemler alınacak sayın yetkili?
    Ne zaman deprem korku olmaktan çıkacak?
    Ne zaman uzmanların işaret ettiği bölgeler için gerekirse yıkım, yeniden inşa başlayacak?
    Deprem bu! Geliyorum demiyor.
    Sesimi duyan var mı? artık toprağın altına seslenilmesin! Birlik olup bu soruyu biz soralım artık. Deprem olmadan!

    YanıtlaSil