1 Mayıs 2011 Pazar

Şehr-i Aşk ve Yılmaz Büyükerşen

Hafta sonu Eskişehir'deydim.
Efsane Başkan Yılmaz Büyükerşen'in, küllerinden yarattığı, şehir insanının "aşk şehri" diye adlandırdığı Eskişehir.
Bugüne kadar pek çok köşe yazarı, şehir hakkında yazılar yazdılar. Kimisi Avrupa kentlerine benzetti, kimisi pek çok Avrupa kentinin bileşimi dedi.
Gezilip görülmeye değer pek çok tarihi eseri barındıran Eskişehir'in, bir de modern yüzü var ki, birbiriyle bir bütünlük içinde, şehre bambaşka bir hava verdiği doğru. Çok büyük olmaması, yürüyerek ulaşım rahatlığı hesaba katılırsa, kısa zaman diliminde, her semtte farklı bir yaşamın sizi karşılaması çok hoş.

Kendine has, tadından geçilmez muhteşem lezzetleri tattıkça, görselliğe bir de doyumsal tatmin ekleniyor ki, daha ne istersiniz?

Ben biraz daha doğal yaşamı benimsediğimden belki, şehri modernleştirmek adına kullanılan ferforje yığınlarını biraz itici buldum. Gereksiz fazla demir kullanılmış gibi geldi. Üstelik bazı bölgelerde garip bir mavi renge boyanan demir figürlerden hoşlanmadım.

Büyükerşen'in usta bir heykeltraş olduğunu bilmeyen kalmamıştır herhalde. Bu özelliğinden dolayı, şehrin hemen her yerinde karşımıza heykeller çıkıyor. Bazıları çok anlamlı, ama bazıları, sanki heykel yıkan zihniyete inat olsun diye, gelişigüzel konduruluvermiş gibi geldi bana. Oysa Güzel Sanatlar Fakültesini gezdiğimde gördüğüm çok daha muhteşem yapıtlara yer verilse daha bir anlamlı olurmuş gibi geldi bana.
Şehri heykellerle anlamlandırmak çok doğru, ama yerleştirilen bazı heykellerin seçimleri biraz aceleye gelmiş gibi. Sanatı eleştirmiyorum, saygım sonsuz. Ama bu kadar özenilmiş bir şehir için biraz daha özenli seçimler yapılabilirdi diye düşünüyorum.

İçinden nehir geçen şanslı şehirlerden Eskişehir.
İçinde küçücük bir su birikintisi barındıran Avrupa kentlerinin, bundan azami yararlandığını düşünürsek, bir bataklık olan Porsuk, Büyükerşen'in en büyük başarısıdır.
Pırıl pırıl akan suda, motorla ya da gondolla dolaşma olanağım olmadı ama, köprülerin üstünden geçerken izlediğim manzaralar çok keyifliydi.

Şehrin makyajına başlamadan önce, alt yapı sorunlarını gidermeyi misyon edinen, bataklığı imrenilesi bir nehir haline getirmeyi başaran, şehri çamurdan kurtaran Başkan Büyükerşen'i, sadece bu başarısı için ayakta alkışlamamamak hainlik olur!
Kaldı ki, bölgenin depremden en çok etkilenecek bölgeler arasında olması bilinciyle, inşaat yapımlarında gösterdiği hassasiyet ayrıca takdir edilesi.

Cuma gecesi doyasıya keyifli bir eğlenceden sonra, cila çekmek için dalıverdiğimiz Barlar Sokağı'nın dekoru, düzeni imrenilecek boyuttaydı. Müziğin her çeşidini bulabileceğiniz, keyfinize göre tercihinizi yapıp geceyi keyifle sonlandırabileceğiniz bir dolu mekan ve güvenli bir ortam.

Cumartesi günümüz, Anadolu Üniversitesi gezisiyle başlayıp,çibörekle süren, meşhur Karakedi Bozacısı'nın inanılmaz lezzetli bozası, yemyeşil çimenlerin ortasında yer alan harika bir cafe bar sohbetiyle sürdü. Trafik sorununu yürüyerek aştık. Ama dikkat çekici olan, asıl trafik yayaların yarattığıtrafik! Öğrenci şehri kimliği olan Eskişehir yaya trafiği hayli yoğun. Aynı hafta sonuna denk gelen pek çok etkinlik çakışınca bir hayli kalabalıklaşmış şehir.

Anadolu Üniversitesi, tüm fakülteleri, konservatuarı, her türlü sanat dalını barındıran birimleri, engelli çocuklar için açılan okulları,öğrenciler ve vatandaşlara hizmet veren hastanesi, sineması, lokantaları, misafirhanesi, oteli derken, bir günde gezilemeyecek, ama gezilme isteği uyandıracak kadar cazip bir üniversite. Öğrendim ki, Büyükerşen rektörlüğü zamanında Boğaziçi Üniversitesi modelini hedef almış ve başarmış.

Şehrin alt yapı sorunu hallolunca, başka bir ilk başarmış; şehre deniz getirmiş! Plaj açmış.
Deniz kıyısında yemek yemek gibi bir keyfi var Anadolu'nun orta yerinde insanların.

Yetmemiş, Disneyland projesinin ufak bir modelini Eskişehir'de yaratmış.

Bataklık bir şehir, yemyeşil, yaşanılası bir kente dönüşmüş.

Sanat faaliyetlerinde şehirde başka bir boyut oluşmuş. Eğlence dünyası anlam kazanmış.

Raylı sistem ulaşıma kolaylıklar getirmiş.

Bataklıktan bir kültür kenti yaratmış Başkan Büyükerşen. İnanılmaz bir mücadele öyküsü dinledim. İmrendim. Ümitlendim.

Ve ben Eskişehir'de bir ümit ışığı gördüm. Mücadelenin azminin zafere dönüştüğünü gördüm.

Daha önce yazmıştım, eğer bir örnek varsa, taklit edilebilir ve başarılabilir. Yeter ki istensin. Yeter ki o mücadeleci ruh mücadeleden yılmasın. Büyükerşen'in yoluna da çok engeller çıkmış ama yılmamış.

Demir yığınlarını, gelişigüzel yerleştirilen bazı heykelleri sevmesem de, muhteşem bir kültür şehri yaratmış, bir bataklıktan yılmadan.

Seçimlere az kaldı.
Her türlü baskıya, muhalafete direnen böyle bir insanın yarattığı şehri görelim, görmesek bile okuyalım ve yılmayalım.
Neden böyle bir TÜRKİYE'miz olmasın?
Şehrine gönül vermiş Büyükerşen örneği, Türkiye'ye gönül vermiş, satmadan, her bir karış toprağı sevgiyle işleyen bu insan neden bize önderlik etmesin?




Büyüksün CHP'li Başkan Büyükerşen.
Örneksin.
Umutsun.
Ellerinden öperim.


Not: Ben Eskişehir'e eğlenmek için gittim, eğlendim doyasıya. Duyarlı bir vatandaşım. Başarılabileceğini gördüm ve umutlandım. Eskişehir bataklıktan kurtulduysa Türkiye neden kurtulmasın?

2 yorum:

  1. muhteşem kentt....muhteşem yorumm.......

    YanıtlaSil
  2. Yazılarınızı gityat.com ' da paylaşabilir, sitenizin tanıtımını yapabilir ve kendi kanalınızı kurabilirsiniz. Sizi de aramızda görmek bizi çok mutlu eder.

    YanıtlaSil