24 Mayıs 2011 Salı

Deprem,Fenerbahçe,Nuri Bilge Ceylan

Geçen hafta yeni bir depremle sallandık. İyi de sallandık. Deprem sonrası şiddet, büyüklük Kandilli'den farklı, yurtdışı deprem enstitülerinden farklı açıklandı. Bunun üzerine, afet bölgesi, deprem sigortası konuları gündeme geldi, ve bir kaç kişi bu senaryoları CHP'lilerin özellikle spekülasyon malzemesi olarak ortaya atıldığını iddia etti.
Konunun siyasi boyutuna girmek gibi bir düşüncem yok.
Çünkü deprem bir doğa felaketidir, ve üzerinden siyasi rant elde etmeyi düşünmek yerine, partilerüstü bir politika uygulanarak, öncelikle bölge halkının gereksinimlerinin giderilmesi gerekmektedir bence. Hani şu "felaket anında ülkece tek yürek olabilmek" durumu.

Ama

Ülkemizde bir deprem gerçeği vardır. Bizden yıllardır deprem çantamızı hazır tutmamız istenir.
Deprem uzmanları olsun, konuyla ilgili hükümet yetkilileri olsun, halktan sıradan kişiler olsun, ne zaman deprem söz konusu olduğunda, bize öğütlenen bir deprem çantamız olması gerektiğidir. Sonrasında, hepimize ilkokul yıllarından bu yana anlatılan, korunmak amaçlı öğütler.
Ve bunları ne zaman duysam benim aklıma ilk gelen şu olmuştur; "Binalarınız sağlam değil, nasıl olsa sokaklarda yaşayacaksınız, sokakta yaşarken mağdur olmamak için mutlaka temel gereksinimlerinizi barındıran bir çantanız olsun!"

Bunun bir anlamı, Türkiye deprem bölgesi olduğu halde, iyi denetlenemeyen yapılaşma nedeniyle risk çok büyüktür, eviniz çökebilir ve kurtarıcınız deprem çantanızdır.

Binaları denetleme, depreme yönetmeliğine uygun yapılanma, büyük deprem sonrası biraz daha disiplinli olarak gerçekleştirilmeye başlandıysa bile, mevcut dayanıksız binalar konusunda pek fazla bir çalışma olduğunu söyleyebilmek çok zor.
Bu noktada, depremin bir siyasi propaganda olarak kullanılması kaçınılmaz oluyor.
Özellikle küçük yerleşim bölgelerinde, ki aynı şekilde hepsi risk altında olan bölgeler, denetimlerin ne yazık çok başarılı olduğunu hiçbirimiz söyleyemiyoruz.
Geyik olsun diye söylenen, Japonlar'ın 5 büyüklüğünde bir depremde çay karıştırırken, bizim sokaklara dökülmemiz, geyik değil acı gerçektir.

Deprem bölgelerinde yıkılan binaların yerine yenilerinin inşa edilmesine izin vermek ise, cinayettir. Adapazarı ilinin defalarca yıkılmasına karşın, yeniden aynı yerleşim bölgesine inşa edilmesi gibi.

Ben, şu anda deprem yönetmeliğine uygun bir binanın 11.katında oturuyorum. Çiçeklerimin yaprakları sallanmasaydı ve olağanüstü çıtırtılar duymasaydım, deprem olduğunu anlamayacaktım bile!

Sonuç olarak, sayfalarca yazabileceğim ve epey araştırdığım konuyu hiç uzatmadan, devletin gereğini yaparak, denetim sorumluluğunu yerine getirmesi, sadece yeni binalarda değil, yıkılması olası binaların onarımı için kolları ciddiyetle sıvaması gerektiğine inanıyorum.
Hazırda tutmam gereken bir deprem çantasına bakarak, dualar ederek, bu tehlikeyi her an ensemde hissederek panikle yaşamak istemiyorum.

Çılgın projeler gerekli midir, gereksiz midir tartışmalarına hiç girmeden, eğer bu kadar masrafı kaldırabilecek potansiyelimiz ve gönüllü işadamlarımız varsa, bu potansiyelin çürük yapılanmanın düzeltilmesinde kullanılmasını istiyorum. İnsan kıymetlidir çünkü!

Fenerbahçe bu senenin galibi oldu!

Önce tebrik ederim.
O gece evde değildim, saat 11 civarı İstasyon Caddesi'nin sakin olabileceğini düşünerek, evime dönmek üzere arkadaşımın evinden yola çıktım. O ne? İnanılmaz bir araç ve insan trafiğinin tam ortasında buluverdim kendimi! Muhteşem bir çoşku ve özlemle takımlarının şampiyonluğunu kutluyorlardı Fb'liler.
Çılgınca korna sesleri, sloganlara karışıyor, insanlar arabalarının camlarından yarı beline kadar dışarı çıkmış, ellerindeki bayrakları sallıyorlardı. Birkaç kez bayrak sopalarının rastgele sallanmasından nasibimi aldım.
Taksi bulmak olası değildi, yürümeye devam ettim.
Bir yandan gülümsüyordum. Fenerbahçe tuttuğum takım değildi ama onlardan birisi gibiydim o anda. Bir ara elime bir bayrak tutuşturmak isteyenler bile oldu.;)
İstasyon Cad, Bağdat caddesi'ne bağlanmayı sallayan önemli bir caddedir. O gece ara sokaklarda geç saatlere kadar doluydu. Caddenin başına kadar çaresiz yürüdüm.
O da ne?
Caddenin başında sirenler çalarak ilerlemeye çalışan bir itfaiye aracı!
Elbette ilerlemesi olası değildi, şöförüne "gidemezsiniz ki buradan" dedim, o anda yangın çıkan binadaki kişilerin çaresizliğini düşünerek. "Yapabileceğimiz bir şey yok, ara sokaklarda dolu" dedi şöför!
Bir ambulansta olabilirdi o yolu yarmak isteyen. Ama olanaksızdı.
Zafer kutlamak her vatandaşın hakkıdır elbette.
Ama keşke bir denetim mekanizması olsa, bu kutlamalar için bir cadde, bağlayan caddeler değil, daha az kullanılan bölgeler, saat belirlenerek tahsis edilse, sanki daha az hasarla yaşanabilir bu kutlamalar.


11'de Çiftehavuzlar'da arkadaşlarımın evinden çıktığım yola, 1 saat yürüdükten sonra, nihayet bir taksi bulduktan sonra 00:30'da ulaşabildim. Normalde 15 dakikalık bir yol gecenin o saati için.

ASIL ŞAMPİYON

Sporu çok severim, özellikle futbolu.
Öyle ya da böyle bir takımın sezon sonunda ipi göğüslemesi kaçınılmaz.
Başkanlarından dolayı Fenerbahçe'nin antipati topladığı, Federasyon'un düdüğünün genellikle Fener'den yana olumlu çalması, Hakem Kurulu'nun başka takımlara pek göstermediği hoşgörüyü Fener'e göstermesi filan derken... buna Fenerbahçe'li taraftar arkadaşlarım lütfen alınmasınlar, taraftar her zaman takdir edilir, ben de zaten bu şampiyonluktan ötürü, takımlarını her şartta destekleyen taraftar arkadaşlarımı kutladım.

Ama

Aynı gece Cannes'da Büyük Jüri Özel Ödülü'nü "Bir Zamanlar Anadolu'da" filmiyle kazanan Nuri Bilge Ceylan gecenin asıl şampiyonudur benim için.

Ceylan, Cannes Film Festivali izleyenlerin artık aşina olduğu bir isim. Usta yönetmen Yönetmen Nuri Bilge Ceylan, ''Bir Zamanlar Anadolu''da filmiyle 5. kez Cannes Film Festivali'ne katıldı. Ceylan'ın, ilk kısa filmi Koza, 1995 yılında Cannes'da gösterildi. Ceylan'ın uzun metrajlı ''Uzak'' filmi 2003'te ''Büyük Jüri Ödülü''nü kazandı. Ceylan, 2006'da ''İklimler'' isimli filmiyle Cannes'da ''FIPRESCI'' ödülüne layık görüldü. Son olarak 2008 yılında, ''Üç Maymun'' filmiyle festivalde en iyi yönetmen seçildi. Yönetmen Ceylan, 2009 yılında festival jürisinde yer aldı.
Ve yıl 2011, Nuri Bilge Ceylan bu kez Jüri Özel Ödülü'ne layık görüldü.

Spor ve sanat ülkelerin tanımında önde gelen iki olgu.
Farklı isimler ve farklı branşlarda yurtdışında elde ettiğimiz başarılar yadsınamaz.
Ama tek bir yönetmenimizin uluslararası anlamı büyük olan bir festivalde, üstüste başarılar elde etmesi ayakta alkışlanır.
Çılgınca alkışlar, trafiği felç etmese, insanları sokağa dökmese bile, sanatseverin gönlünde yeri tartışılmaz olan büyük yönetmen Nuri Bilge Ceylan'a.

1 yorum:

  1. Gündemi özetleyen bir yazı olmuş. Anlatım şekliniz çok iyi okutturuyor kendini. Bende böyle yazabilmek isterdim.
    Fenerbahçe konusunda biraz haksız buluyorum. Ben bir Fenerbahçeliyim belki geçmiş için söyledikleriniz nispeten doğru ama Türkiye'de şampiyon bir takım varsa düdükler bu takım lehine oluyor zaten. Fener veya bir başka takım. Ancak ben uzun zamandır ilk kez Fenerbahçe 'de takım ruhu gördüm ve gerçekten sevinçliyim. Tüm futbolcular özveriyle oynadılar her maçı.

    YanıtlaSil