8 Mayıs 2011 Pazar

Annem ve ben

Benim annem,tüm öğrenim yaşamım boyunca sadece bir kez veli toplantısına katıldı. Bu babamın göreviydi, ama o sene babamın şehir dışında olduğu bir güne denk gelmişti toplantı.
İlk tanıdığı öğretmenim matematikçimiz oldu.
Yıldızımızın bir türlü barışmadığı, orta yaşı geçtiği halde evlenmemiş, bilim uğruna evlenmediğini söylerdi, sanki evde kendisine uygulanan tüm baskıların intikamını biz öğrencilerden çıkarmaya çalışan sevimsiz, iri yarı bir kadındı.
Benim için anneme ilk söylediği söz "havai" olmuş, ve annem bu sözü o kadar beğenmiş ki, yaşadığı sürece beni ne zaman azarlamak istese bu sözcüğü kullandı.
İşe yaramaz havainin tekiydim!

Değildim!
Sadece annemin düşlediği kız evlat portresini üzerimde taşımayı beceremiyordum.
Çalışkan değildim, ama girdiğim her sınavdan başarıyla çıkmayı başarıyordum. İyi bir sporcuydum üstelik.
Annemin sporculuğum hakkında da en ufak bir fikri yoktu, o spor salonlarının ter kokan havasından çok, sigara, parfüm kokusu karışımı, 3 konuyla sınırlı kadın toplantılarını yeğlerdi.
Babam en sadık izleyicimdi.
Israrla ders çalışmamı istediği tüm saatlerin yarısından fazlasını, kafamda kurguladığım öyküleri kağıda dökmekle geçirirdim.
Annemin hiç okumadığı, babamınsa çalışma masasının bana ayırdığı çekmecesinde sakladığı öykülerim.

Anlaşıldığı gibi, babamla ne kadar yakınsak, annemle o kadar uzak iki karakterdik.
Zevklerimiz, beğenilerimiz, yaşama bakışımız, hayallerimiz hep farklıydı.
Onunla tek ortak noktamız, babama olan aşkımızdı sanırım.
Ya da belki birbirimizi bu aşk yüzünden hep rakip görüyorduk, içinde bolca kıskançlık barındıran bir sevgiyi yaşıyorduk annemle.

Oysa her ikimizde kendi çevremizde çok sevilen insanlardık.
Dünya güzeli ve hatta tam bir iyilik meleği olan annemin tertemiz saflığı ve yardımseverliğiyle kendisine hayranlıkla bağlayamayacağı tek bir insan olmamıştır.
Girdiği her gönülde, mutluluğun izlerini bırakırdı annem.
Yoksulların umuduydu, dostlarının sırdaşı.
Tüm koketliğine karşın, insanları asla ayırmaz, sınıflamaz, burnundan sümükler akan sokak çocuklarını lokantalara taşır, doyurur, koklar, kasapta, manavda elinde cüzdanını sıkı sıkı tutarak, çevreye çekingen bakışlarla bakan ev kadınlarına çaktırmadan, onları asla ezmeden katkıda bulunurdu.
Hiç dile getirmediğim hayranlıkla izlerdim annemi.
O benim hiç bir başarımı kutlamadığı için, bir kez bile söylemedim ona rol modelim olduğunu.
Belki de şımartmak istemedim, onunda beni şımartmak istemediğini çok sonraları anladığım gibi...

Babam aniden rahatsızlanıp, eve kapanmak durumunda kaldığında, annemin yeşil gözlerindeki mutluluk biraz gölgelensede, çabucak toparlanması, babama ancak bir bebeğe gösterilebilecek şefkat ve anlayışla sarılması, kendisini ona adamasına da hayran kalmıştım. Üstelik o kadar sevgi doluydu ki, bir an bile duymadım şikayet ettiğini.
Muhteşem bir aşktı onlarınki.
Ve ben canım babamın, artık giderek konuşamaz hale geldiğinde bile gözleriyle anneme sevgisini, minnetarlığını anlattığının hep farkındaydım.
Artık büyümüştüm.
Kıskanmıyordum. Aşkın ne olduğunu öğrenmiştim.

Babam öldü!

Ve annemin sımsıcacık yemyeşil gözlerine, tarifi anlatılmaz bir hüzün yerleşti.
Sonra giderek anlamsızlaşmaya başladı bakışları.
Dünyadan kopuyor, başka bir dünyada hala babamla yaşıyordu.
Bize gülümsüyor, bizi özlüyor, bizi eskisinden daha çok seviyordu sanki. Babamdan ona kalan en değerli varlıklarıydık.
Ama uzaklaşıp gittiği, o bizim hiç bilmediğimiz başka dünyasında daha çok mutludu sanırım.
Kısacık yaşadı babamdan sonra.

Annem öldü!

Artık iki muhteşem aşığın anılarla dolu evini kapatma vaktiydi.
Annemin dolaplarını boşaltıyorduk.
Havlularla dolu rafı boşaltıp, örtüsünü aldığımda gördüm, ona ilkokul 3.sınıftayken verdiğim anneler günü hediyemi.
Çevresini gül figürleriyle doldurduğum beyaz bir karton üzerine, elime geçirdiğim her renk kalemle, her dizesini ayrı renkle işlediğim sevgi dolu bir şiir...
Annem ona yazdığım şiirimi yıllarca özenle saklamıştı.
O an onu çok özledim.

Bize ölülerin melek olup göklerde gezdiği anlatıldığından, ve bu masala inanmayı çok sevdiğimizden midir, bu anneler günü sabahında ben yine gökyüzüne baktım.
Gülümsedim ve kocaman bir öpücük yolladım.
Seni çok seviyorum anne.

5 yorum:

  1. Annenin ve babanın hayatta olmadığını dün twitterda tesadüfen öğrendim, gözlerim doldu, boğazıma bir yumru oturdu. Oysa ki seni sadece twitterdan tanıyorum, bir kere bile görmedim ama gerçekten içimi acıttı bu.
    çok zor bir mücadele seninki. Çok büyük acılar yaşamışsın hem de arka arkaya.
    Şimdi bu yazıyı okurken kendimi tutamadım hüngür hüngür ağladım.
    Sevdiklerimi kaybetmekten ölesiye korkan ben, her ölüm haberine gizli gizli ağlayan ben kendi anneannemin, canımın, cenazesinde ağlayamamıştım, kaskatı kesilmiştim. insanın acılara karşı tepkisi ve yas tutma şekli çok değişik. aynen insanların birbirini sevme ve sevgilerini gösterme şekillerinin farklı olduğu gibi...

    sevgilerimle,
    ceren

    YanıtlaSil
  2. Bu çok ilginç Ceren, ben de ölümlerlerde ağlamayı başaramayanlardanım. Kasılıyor muyum, yoksa ağlamaktan öte yapılacak şeyler olduğu mantığını harekete geçirmem mi, bunu çözemiyorum. Belki de gizliden gizliye bir kuvvetli durma egosu?
    Ama hiç olmadık anlarda, yemek yerken, tv'da film izlerken, ya da hiç ilgisiz bir mekanda, özellikle anne/babamı özleyip ağladığım anlar o kadar çok ki. Bazen yüksek sesle dile getiriyorum, insanlar şaşırıyorlar, üzülüyorlar ama bunu sevgiyle yapıyorum, ne kimseyi üzmek ne ajitasyon.
    Özlem işte.

    Teşekkürler, sevgiler.

    YanıtlaSil
  3. Cok ama cok guzel anlatmissiniz ilk satirlardan baslayarak her satirda ben annenizi ne cok sevdiginizi okuduum.

    Basiniz sagolsun bu durumda ne denir bilmiyorum sadece bunu soyleyebiliyorum.

    Ben de dahil hepimiz bu kutlamalari yaparken belki de sizleri cok incitiyoruz o yuzden kendi adima sizden ozur diliyorum.

    Gok yuzune hep gulumseyerek bakarsiniz umarim gozleriniz nemlenmeden.

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  4. Ayarlarda bir karışıklık olmuş, yorumunu şimdi gördüm Gülçin. ;(
    Teşekkür ederim.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  5. iyi ki 16 gün sonra okumuşum.. 8 mayıs'ta okusam boyuma posuma yaşıma aldırmadan ağlardım sanırım.. ne güzel yazmışsın kuzen..

    kısa not: ya aslında teknik aksaklıklar yüzünden okuyamadım yoksa sıkı bi takipçinim kuzen.. yani abine beni dövdürmene hiç gerek yoktu okuyorum sonuçta..

    YanıtlaSil