4 Haziran 2011 Cumartesi

Hayaldi hayal kaldı

Sizi bilmem, ama ben 2011 seçim sürecinden çok sıkıldım.
Aslına bakarsanız, uzun zamandır kirletilen siyaseti izlemekten de çok sıkıldım.
Seçim vaadlerinden çok, birbirlerini karalama kampanyalarına dönen mitinglerden, koca koca siyaset adamlarının mahalle çocukları (bazı arkadaşlarım çocuk yerine "karı" diyorlar, ben biraz ılımlaştırdım, hak etmeselerde.)gibi sataşmalarından, çamur at izi kalsın politikalrından, iddialaşmalarından çok bunaldım.
Tüm bunlar zaman içinde belki unutulabilir, ama hafızalarda, bir sloganın uzun zaman korunacağını düşünüyorum; "Hayal'di, gerçek oldu!"
Yok, siyasetle yatıp kalktığımız, sağım,solum,önüm,arkam her yanımızın siyasete bulandığı bugünlerde siyasi bir yazı yazmayacağım. Sağolsunlar, profesyonel, amatör eli kalem tutan tüm yazarlarımız bu konuları zaten yazıyorlar. Özellikle, kendi içimizdeki (Twitter) yazarlarının, hiç bir baskı hissetmeden, dürüstçe, aksaklıkları, haksızlıkları dile getirdikleri yazılar var ki, hemen hepsini izleme gibi bir açlığım olduğunu itiraf etmeliyim.

Bugün, biraz da özel yaşamımda oluşan bir dengesiz durumdan ötürü, gündeme konsantre olamadım.
Ne televizyon açtım, ne de sürekli okuduğum yazarların köşelerini doğru dürüst algılayamadım.
Öylece, hiçbir şey düşünmemeye gayret ederek, bir koltuğun üzerine tünemişken, hay bin kunduz! Aklıma takılıverdi, "hayaldi gerçek oldu" sloganı!
Ama öylesine olumsuz bir günümdeyim ki, "hayaldi,hayal kaldı"larımı düşündüm ister istemez.

Aslında pek fazla hayal kuran bir insan değilim.
Hayaller, mucizelerin gerçeğe dönüşmesini anlamsızca beklediğimiz saçmalamalarımız gibi gelir hep bana.
Gerçekleşmediğinde kocaman bir ümitsizlik yaratan, zayıf kişiliklerde depresyona bile yolaçabilen bir takım hayattan kopuk beklentiler.

Ama

İnsanın yaşı, konumu ne olursa olsun, kurmaktan kaçamadığı hayalleri oluyor ergeç.
Aşk'a dair hayaller.
Ya bir gece yarısı ansızın geliyorlar, ya da bir otobüs beklerken, bir film izlerken, ya da bir sandviç yerken. Mekansız, zamansız üşüşeveren, kaçması zor hayaller.
Ne kadar umut vaadederse aşk, ya da ne kadar umutsuz olursa farketmiyor!
Kaçmak istemiyorsun üstelik. Hayal ettikçe daha fazlasını ediyorsun. Daha fazlasını hayal ettikçe, daha çok bekliyorsun. Ve bekledikçe, gerçekleşmeyen hayallerin seni ümitsizliğe, oradan umutsuzluğa, biçareliğe savuruyor, farkına bile varamıyorsun.
Hele bir de, imkansız aşk'a düşmüşsen, artık hayallerin senden bir canavar yaratıveriyor. Öyle ki, karşında canavarlaşanda, o en çok sevdiğin aşığın oluveriyor.
Ve gerçekleşmeyen hayallerinin uçurumunda, imkansızlığın en bedbahtına yuvarlanıp, hayallerini kemiren kurtçukların seni yiyip bitirmelerine engel olamıyorsun.
Hayaldi, hayal kaldı'ların ne kadar fazlalaşıyorsa, o kadar yalnızlaşıyorsun.
Artık, ne yana savuracağını bilemediğin rüzgarın uğultusunda sürükleniyorsun, yürümeyi hem mutluluk, hem mutsuzluk sayan ayaklarınla, kalbinle.

İşte böyle bir günde, ne yapacağını bilemez halde içini çekiyorsun.
Kendinle ve canavarınla başbaşa yarattığın dünyanda.

Ve bir gün oluyor, artık geride bıraktığını sandığın hayallerin, tam da sen ölmeye yatmışken, dudaklarında buruk bir tebessüm olup donuveriyor.

Ölüyorsun.

Küçük bir not: Bir dostum, benim duygularımı yazarak anlatabildiğimi, ama konuşmayı başaramadığımı söylemiş. Gülümsedim.
Evet, bazen zordur konuşmak. Ve haykırmak.

1 yorum:

  1. Hayal işte , ne diye kafana takıyorsun ki ? Şimdi düşünüyorumda eğer benim hayallerim gerçekleşmiş olsaydı , çok yüksek olasılıkla hayatta olmazdım :). Bazen kapayacaksın gözlerini, akıntıya bırakacaksın kendini.Yani çok düşünmeyeceksin , su akacak yatağını bulacak.Biraz asabi olursunsun belki sonunda , ama asla yalnız olmazsın.Korkma be dostum , kimse yoksa ben varım ya :) Seni kimse okumazsa ben okurum :)yalnız bırakmam...

    YanıtlaSil