22 Ekim 2010 Cuma

Seni özledim

Babacığım,
İnsanlar babalarını kaybedince, ölüm yıldönümlerinde öyle yazılar yazıyorlar ki ardından... nasıl sevdiklerini, nasıl özlediklerini, onun yerinin hiç bir zaman dolmayacağını, duvardaki resmine her bakışlarında gözlerinde canlanan anıları anlatıyorlar, anlatıyorlar...
Bazılarını gazete köşelerinde, bazılarını bloglarda okuyorum.
Gülümsersin sen şimdi bana... ;) Bu yazıları okurken kapıldığım his şöyle. Sanki babalarını kaybeden ilkokul öğrencileri için, "Babanızı anlatın" konu başlıklı bir kompozisyon yarışması açılmış, en acıklı sözleri bulup, en çok ağlatan yazıya birincilik ödülü verilecek.

Bu günler, senin yolculuğunun başladığı günler...
Sana yoğun bakım odasının camından el salladığım günler. Arada izin verdiklerinde, yanına yüzümde bir maske, saçlarımı kapatan bir boneyle, kısacık son anlar için girebildiğim, sana doya doya dokunamadığım, annemin "ağlamayacaksın" tembihlerine hiç uyamadığım günler.
Seninse, yüzüne artık eve dönemeyeceğinin bilinciyle bir garip özlem ifadesinin yerleştiği günler.
Çaresizliğin, ümitsizliğin kabullenişe dönüştüğü, ayrılığın hiç dinmeyecek yakıcılığının, artık sakin bir gülümsemeye dönüştüğü günler.

Ölümü kabullenmek kolay.
Hiç bitmeyecek bir özlemin giderek büyümesi zor olan.
İnsanların yaşı ne olursa olsun, sizi yaşam boyu karşılıksız seveceğini, asla yarı yolda bırakmayacağını, kucağının, kapısının her koşulda açık olduğunu bildiğiniz dostunun özleminin acısı.

Babacığım, aynı evde yaşadığımız halde mektuplaşırdık ya seninle.;)
Benim fazladan harçlık, fazladan izin istediğimde, ya da biraz da hainlikle annemi, ablamı, abimi şikayet etmek için yazdığım mektuplar, ve senin hiç üşenmeden bana yazdığın yanıtlar. Hepsini saklamışım. O zamanlarda pek anlayamadığım, ama şimdilerde okuduğumda, beni gülümseten ve her birisinde yaşama dair püf noktaları bulduğum, bazıları esprili bazıları ciddi mektupların.
Garip bir ruhsal bağlılık... gizli bir işbirliği sanki seninle aramızda, o mektuplar. Bilmiyorum belki de bu yüzden senin beni diğer kardeşlerimden daha çok sevdiğini düşünmüşümdür hep.

Annemden şikayet ettiğim bir mektubuma verdiğin yanıtta, şöyle yazmıştın,

"Biliyor musun, ben de sevmiyorum annenin bu huyunu, ama anneni çok seviyorum. Onun da bizleri çok sevdiğini biliyorum. Benim sabahları gözümü açar açmaz yataktan çıkmadan yaktığım sigaranın anneni çok rahatsız ettiğini, bu huyumdan nefret ettiğini biliyorum. Bu benim ilk gençlik yıllarımdan kalma kötü ama çok zevk aldığım, huy haline dönüşmüş bir alışkanlığım. Annen epey uğraştı değiştirmek için, başaramadı. Ama farklı bir şey yaptı. Uzun yıllardır, başucumda bir bardak portakal suyu ve yanına bırakılmış taze bir poğaça buluyorum. Onun bu çabasına karşılık vermemek çok çirkin bir davranış olmaz mı? Ve ben artık, hepsini bitiremesem bile poğaçamdan ısırık almadan sigara yakmıyorum.
İnsanların sevmediğimiz, bize ters gelen huylarını değiştiremeyiz belki, ama onların bu huylarının zararını en aza indirebilecek formüller bulabiliriz. Sevgimizin gücüyle.
Baban "

Babacığım, evin bir odasını havuz yaptır diye kafanın etini yediğim günlerde, dahiyane fikrinle yaptırdığın bir duvardan şırıl şırıl sular akıtan mekanizmayı, evin yeni sahipleri söktürmüşler. Geçen bayram memlekete gidince tesadüfen karşılaştık, öğrendim.

Çaktırmadan öğrettiğin yaratıcı düşünme formüllerin sayesinde, bir kaç sevimsiz olayı, oyuna dönüştürüp, insanlara, keyif alabilmenin çok zor olmadığını anlatabildim.

Yine hastayım bugünlerde! Ve yine senin öğrettiğin gibi hasta olunca, bazı organlarımın dökülse bile beynimin çalıştığını unutmadım, yattığım yerde yazdım yazdım... Ha bu sana söz verdiğim, senin yazmamı istediğin romandı, bundan sonrakiler için biraz daha neşeli şeyler yazmak istiyorum, bunu sana itiraf etmeliyim.

Sana bayram ziyaretimde anlattığım, ümitsiz ama bana harika duygular yaşatan aşkım bitmedi ama kırık dökük de olsa arada paylaştığımız cümlelerimiz bitti. O gitti...

Unutmuştum sana söylemeyi. Bir saksıyla başlattığımız difenbahya üretim çiftliğimizde saksıların sayısı 11'e yükseldi.;) Artık eşe dosta dağıtıyorum. Çünkü diğer çiçeklerimizle birlikte ev tropikal bir alana dönüşüp, oturma, yatma gibi doğal eylemlerimizi gerçekleştirmemize izin vermemeye başlamıştı.

Babacığım...
Buraya kadar gülümseyerek yazdım. Ama şimdi hıçkıra hıçkıra, sarsıla sarsıla ağlıyorum. Ben seni çok özledim.
Bazı şeyleri, sen bana ne kadar doğru öğretmiş olsanda, ben alışamıyorum yokluğuna. Her derdimde sana koşmuşum. Sana sığınmışım. Sen de ağlamışım. Başkalarına koşamıyorum ki baba. Anlatamıyorum. Acımasızlaşıyorum. Saldırganlaşıyorum. Sakinleşene kadar, dolabından aşırdığım, senin hep aradığın gömleğine sarılıyorum.
Ve ben de ilk kez babasını kaybeden bir ilkokul çocuğu gibi yazmak istiyorum...

Not: İnsanlar öldüklerinde en sevdiklerini alırlarmış yanına. Sen annemi tercih ettin. Beni son kez kıskandırdın!
Bir not daha: Geçecek biliyorum... üzülme baba. Özlemim hiç bitmeyecek ama özlemi olgunlaştırmayı başaracağım. Söz veriyorum sana.

Kızın...

6 yorum:

  1. Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
    Hedefe varmayan mızrak utansın!

    Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
    Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

    Eski çınar şimdi noel ağacı;
    Dallarda iğreti yaprak utansın!

    Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
    Onu sürdürmeyen çırak utansın!

    ÖLÜMDEN İLERDE VARIŞ DEDİĞİN,
    GERİDE NE VARSA BIRAK UTANSIN!

    Ey binbir tanede solmayan tek renk;
    Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!

    Necip Fazıl Kısakürek...


    İnanılmaz duygulandım kuzen bilemezsin.. Muhteşem bir bağ varmış babanla aranızda.. kıskandırıcı da oysa.. Allah rahmetinden mahrum bırakmasın hem anneni hem babanı..

    işin en can alıcı yanı ne biliyormusun? özlemek gibi dünyada belki en masum belki en doğal ve bir o kadar da taklit edilemez duygunun kaybetmeden bir anlam ifade etmediğidir.. Bazı şeylerin özlemini kaybetmeden tadabilmek temennisiyle..

    Yüreğine ve mısralarına sağlık cümlelerine afiyet..

    YanıtlaSil
  2. Belik, benimde bir kızım var... Sarstın beni, iliklerime kadat titrettin, yaktığım her sigara da senin bu yazın gelecek aklıma... Yazdıklarının hiç bir satırın da takiye yok, her şey içten ve özlem dolu...Babasını özleyen minik bir kızın gözyaşları ile birlikte yazdığı kelimeler...

    Baba'nıza Allah'tan rahmet dilerim...

    YanıtlaSil
  3. Orhan, babamla aramızdaki bağ gerçekten çok özeldi. Çokta güzeldi;)
    Özlem konusunda birşey söylemek istiyorum. Galiba hayattayken ve yanyanayken tek gerçek özlenen sarıldığı sevdiği oluyor insanın;) hani elini hiç bırakmak istemezsin, durup durup dokunmak istersin.;) işte öyle bir şey yani;)
    Şiir için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  4. Kızını ailesine, ailesine kızını Allah bağışlasın Melih.
    Sigarayı bırak demek, tiryakilere küfür gibi gelir, ben hiç demem ama sağlığa çok zararları var;(
    Çok teşekkür ederim, ailene ve sana birlikte upuzun yıllar dilerim.;)

    YanıtlaSil
  5. Partagas... hoşgeldin dünyama;)
    Babamla çok güzel anılarımız var, benim hiç dağılmamama neden olan. Çok güzel şeyler öğretmiş bana.
    Neşeli çok anımız var.
    Sadece bu özlem yok mu?;(

    YanıtlaSil