5 Ekim 2010 Salı

Sen beni sevebilir misin?

Bu gece Ahmet Hakan'vari yazmak istedim biraz. Yok öyle o tarafa, bu tarafa "şöyle davranın, bunu yapın, yapmayın" gibi öğütler değil! Hani vardır ya alt başlıkları, neyi sever sevmez, neden sıkıldı etti... işte o türden.;)

Hoşlanmadıklarım, takıldıklarımla başlarsam sonunu okumak belki daha keyifli olur düşüncesiyle...

Hoşlanmadıklarım;

Sürekli taktik deneyen, bir taktik tutmayınca farklı taktiklere başvuran insanlardan hoşlanmıyorum! Hani kapıdan kovsan bacadan girenler misali... Bazılarının sevimli olduğunu kabul ediyorum, ama bazılarının artık yüzsüzlüğe varan denemeleri ciddi yıldırıyor!

Her kış başlangıcında Ugg sohbetinden sıkıldım! Hele bir de güzel fizikli kızlara yakıştıramayanlar var ki... Ne yani kısa tombik bacaklılara mı yakışıyor? Ayakları üşüyen, seven bırakın giysin. Ben giymiyorum, rafta var bir tane ama Dexter ya da Timberland aleyhine konuşan olursa susmam!

"Ayy evet bendeee..." diye başlayan hiç bir onay cümlesinden hoşlanmam. Sanki söyleyecek pek bir şeyi yokmuşta uzata uzata gereksiz bir onaylama gibi gelir bana.

Bir "siz" bir "sen" diyenleri zaten hiç anlayamamışımdır? Ciddi cümlelerde "siz"in rahat sohbetlerde "sen"e dönüşmesi hep bir kuşku yaratır bende.

Her konuda uzman kesilenlere, arka plana Google açıp, nerdeyse kopyala yapıştır yapacak kadar cahilce atlamalardan hiç ama hiç hoşlanmadım. Bilmiyorsan sorarsın. Herşeyi bilen zaten çok fazla sevilmez, aklında olsun. İnsan kültürlü olabilir, ama her konuda uzman olabilir mi?

Başkasının adına düşünüp, karar verenler bencillerdir. "Ben senin iyiliğini düşünüyorum..." sözü yerine, "madem böyle olsun istiyorsun, sakıncaları bunlar ama razıysan dene. Olmazsa "ben sana dediydim" dersem kızma." diyenleri yeğlerim. Herşeyi bizim yerimize başkaları düşünürse, nasıl olgunlaşabiliriz ki?

"Ben sana dediydim" diyenlerden hiç hoşlanmadım, bu sözü kullanmadım. Düşeceğini bildiğim halde merdivene yönelene "düşersin" diye bağırırım ama düştüğünde yanına gidip bu sözü etmem! Zaten bir şaşkınlık yapmış, ya da bir hata, ya da başına geleceği bile bile bir durumu kabul etmiş... bir de üstüne bilgiçlik yapmanın anlamı ne? Yardımcı olmak, acısını hafifletmek varken? Ama bizim adetimiz değil mi düşenle dalga geçmek, bir tekme savurmak?

"Ben öksüzüm, annem babam yok" acındırmasına başvuran insanlardan, ya da bunu dile getirmediği halde "o öksüz" diye hoşgörü gösteren insanlardanda hiç hoşlanamadım! Hele şımartanlar! Hangi duygu anne baba yokluğunun yerini tutabilir ki? Çok gereksiz hareketler bunlar!

Sanal dünyada yazıştığı insanları bilgisayar gibi gören insanlardan Allah korusun beni! Bas düğmeye konuş, kapat düğmeyi unut gitsin! Tamam elbette herkes bir değildir ama sonuçta hiç kimsede bilgisayar değildir! Kimse birbirini sevmek, anlaşmak zorunda değil ama aşırı tepkilerle insanları yaralamaya gerek var mı?

Sanal deyince... hepimizin birleştiği; kasanlar, yaaee, yhaa gibi sözcükleri kullananlar, "tek tip" renksiz insanlar, ilgi çekmek için saçmalayanlar, olduğundan farklı tiplemelere girenler, sürekli dokunduranlar, gereksiz alınanlar, alınganlar! Eminim ortak noktadayız.;)

Sevdiklerim mi?

Dünya, gülümsemek, sevebilmek, hoşgörü, çocuklar, engelliler, hayvanlar ve sen...
Eee biliyorum, sen de bunları seviyorsun!;)
Ya beni?
Yukarıda saydığım sevmediğim özelliklerden bazılarını mutlaka bende yapıyorum.
Sevebilir misin beni?
Sevdiklerimiz, sevmediklerimiz... arada hepimiz hepsini yapıyoruz aslında.
Ve ben seni, insani özelliklerinle seviyorum.

Not: Aşırılıklarınla değil!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder