16 Ekim 2010 Cumartesi

Dizi dizi "dizi"ciyiz, dizeriz


Kaç günlerdir dizilerimizle ilgili birşeyler yazma çabasındaydım, dün gece iyi niyetle başladım ama baktım ki epey uzun yazmam gerekecek, vazgeçtim. Ama bu konuda bir iki cümlem var. Kısacık bir özet yazmak istiyorum.

Ben sadık bir dizi izleyicisi değilim. Tercih ettiklerimse özgün senaryosu olan diziler. İzlemediğim dizilerinde yabancısı sayılmam. Sağolsun basın haberleri ve eş dost ve bir şekilde diziye tesadüf edişlerim. Eh bir dizi yayın saati dışında geceyarısı saatleri de dahil olmak üzere 153 kere tekrar edilince yakalanmak kaçınılmaz oluyor.;)


Bir kaç zamandır dikkatimi çeken konu, yerli dizilerin genellikle aşağılanması, ve bunun yanısıra yabancı dizilerin göklere çıkarılması...


Yerli dizilerin harika yapımlar olmadığını kabul ederim. Hatta uyarlama dizilerin, bizim toplumumuzun örf ve adetlerine uygun olmadığında ortaya komik görüntülerin çıktığını da, Küçük Sırlar'da olduğu gibi. Gerçi bu tarz yaşamları olan insanların varlığını inkar edemeyiz ama küçük bir kesim ve onlarında dizi izlediklerini pek düşünmüyorum.

Ama özgün senaryosu olan Kavak Yelleri'nde durum farklı mı? Diziyi izlemeye 3 hafta ara verilse, kim kiminleydi problemini yaşamayan var mıdır?

90 sayfalık romanlardan uyarlanan dizilerin, dallandırılıp budaklandırılıp nerdeyse 900 bölüm olarak zenginleştirilmesi apayrı bir durum. Zaten bu durum için bolca espri yapıldı, tekrarlamaya gerek yok.;) Tam burada, senaristlerin hakkını vermek gerek, demek isteseler bir başyapıt yazabilecek kapasitedeler.

Tek tek dizileri ele alıp incelemeye kalksam, bir değil en az 50 yazı yazmak gerekir. Çünkü sağımız, solumuz, önümüz arkamız dizilerce sobe!

Kısaca, evet elle tutulur dizi sayımız oldukça az.

Ama...

Peki madem beğenilmiyor, hatta aşağılanıyor, espri konusu yapılıyor bu diziler... neden yayındalar? Kimler için yayınlanıyorlar?

Rating ölçerler var. Eğer ratingler çok çok düşükse, neden bu dizilere yapımcılar para yatırsınlar? Demek ki izleyicisi var! Zaten olmayanlar, oyuncusunun kim olduğuna bakılmaksızın yayından kaldırılıyorlar.

Ve o izleyici, diziler nedeniyle, aslında aşağılanan kesim!

Yani bizim insanımız!

Şimdi isterseniz aşağıladığınızın aslında kim olduğunu bir kez daha detaylı düşünün.

Bizim ülkemizin eğitim, refah düzeyini düşünün.

Brezilya dizileri oynatılırdı ve rating rekorları kırardı, eski Türk yapımlarını andıran diziler. Neden? Bunu da bir düşünün isterseniz.

Türkiye nüfus oranı, orta kesim ailelerin yaşadığı, annelerin çoğunlukla ilk ve orta eğitim düzeyinde (lise demiyorum), babalarınsa en fazla lise mezunu olduğu eğitim düzeyinde, işçi ve asgari ücretle çalışan memurlardan oluşur. Bu insanımızın eğlencesi televizyondur. Klasiktir ama böyledir. Çok seçmeli kanallardan birini açar, ve istediği diziyi izler. Bir başka deyişle hakkına razı olur ve bir başkaları, onlara "elit" filan diyoruz, aynı anda Dexter izler, Lost'a hayran kalır, Desperate Housewifes'da ağlaşır! Kendi aşağıladığı diziyi, dolayısıyla kendi halkının büyük bir kesimini aşağılayarak!

Kötü yapımlara elbette ben de karşıyım.

Yine "eğitim şart" çıktı değil mi önümüze?;)

Ama asıl eğitilmesi gerekenler, bu dizileri aşağılayanlar öncelikle. Onlar eğitilmeli ki, insanımıza hiç layık olmayan bu dizileri izleyenleri eğitebilsinler. Eğitim sadece aile ve okulla sınırlı değildir.


Benim ülkem bu gelişme aşamasındayken, yaşam standartları bize uymayan dış kaynaklı dizileri izleyip hayran kalanları ben kınıyorum. Ben de izliyorum. Ama çevrildiği ülkenin koşullarını düşünerek, kendi yaşamımızdan kesitler sunan kendi dizilerimizi aşağılamayarak.


Eleştirmek ayrıdır, aşağılamak, dalga geçerek küçük görmek farklıdır.

Eleştirirsiniz düzgünce, senaristler ona göre yön verebilir dizilere. Yapımcı ve yönetmenin amacı bu değil mi?

Bakın Birol Güven'e? Bu insan harika bir dizi çekiyor, Çocuklar Duymasın. Ve açık açık Twitter'dan besleniyor. Doğrusunu yapıyor. Dizisinde her kesimden insana yer veriyor ve hepsinin nabzını tutabiliyor.


Bir sosyoloji öğrencisi olsaydım, tez konusu olarak yerli dizileri seçerdim diye düşünüyorum. Çünkü konu dizi değil aslında, kendimizde eleştirilecek acımasızlığımız, eğitimsizliğimiz.

Not: Hep "düşünün" dedim ya... ee düşünün, ben düşündüm ve başında dedim, tüm düşündüklerimi, gözlemlerimi yazmaya kalkışsaydım sayfalar dolusu yazmam gerekirdi.





1 yorum:

  1. Türk dizilerinin her geçen yıl aşama kaydettiğini düşünüyorum. Üstelik bu gelişme Türk Sinemasının da okulu oluyor. Dizi oyuncuları ve yönetmenleri yuğuruldukça daha başarılı sinema filmleri üretiyorlar. Artık her kış gündeme damga vuran 2-3 sinema filmi oluyor. Bu gelişmeyi işte o eleştirilen dizilere bağlıyorum.

    Evet rutine bağlayan aynı öyküleri tekrar tekrar anlatan dizilerde var ancak bunlar çoğu zaman ilgisizlikle karşılaşıp ezilip gidiyor. Yada en azından farkı belli oluyor (Misal Arka sokaklarda polisiye Behzat Ç.'de polisiye!)

    Ayrıca yerli dizileri eleştirip yabancı dizileri yüceltilmesi konusunda kesinlikle hemfikirim.

    Hem belki de bizim eleştirdiğimiz bu diziler Arap baharının temelini oluşturan filizlerdi ! O kadarda kötü değiliz yani...

    YanıtlaSil