20 Kasım 2010 Cumartesi

Keşke...


Elimde bir kitap var, Doğan Cüceloğlu yazmış, Keşke'siz Bir Yaşam İçin İletişim.,

Kitaba henüz başlamadım. Cüceloğlu'nu daha önce bir kaç seminerinde izledim. Kimbilir belki bana tesadüf etti, biraz agresifleştiğine tanık oldum. Hemen hemen aynı konularda dinlediğim Atalay Yörükoğlu bana biraz daha sempatik, biraz daha ulaşılabilir gelmiştir.

Yine de kitabı önyargılara kapılmadan okuyacağım.

Ama günlerdir başucumda duran kitabın adı beni biraz düşündürdü. Keşkesiz bir yaşam?

Bu yazıyı, kitabı okumadan yazmak istememin nedeni bu. Etkilenmeden yazmak!


Keşke...

Sanırım bu sözü kullanmayanımız yoktur. Basit ya da derin nedenlerle, mutlaka kullanmışızdır. Öyle ya da böyle, hepimizin bir, birden çok ya da pek çok "keşke"si olmuştur.

"Keşke"ve "iyi ki" zıt kardeşler. Özellikle Can Dündar'ın nette çokca dolaşan yazısından sonra.


Keşke olmadan iyi ki anlam kazanabilir miydi? Ben bunu sorguluyorum. Bir keşke kaç iyi ki kazandırır?

Eskilerin sözleri vardır, bir musibet bin nasihate bedeldir gibi...

İnsanlar keşke'yi yaşamazsa, iyi ki yi bulabilir mi kolayca?

Ya da keşke'leri yaşamamak için bize sunulan tüm kişisel gelişim kitaplarında yeralan ipuçlarını izlesek, yaşamasak, hep iyi ki'lerimiz olsa...


Bilmem Polyanna sizde nasıl bir etki bıraktı?

Ben Polyanna ile tanıştığımda küçük bir kız çocuğuydum. Biraz yaramaz olduğumdan mıdır nedir, beni bu hayata hep olumlu bakan kız pek etkilemedi. Yıllar sonra bunun yaramazlığımdan değil, yaşamın gerçekleriyle beni hep yüzyüze bırakan, bana bunları hep öğreten canım ailem olduğunu anlayacaktım! Ve hayran kalınan Polyanna öğretisinin aslında nasıl bir saçmalık olduğunu, yaşayarak öğrenecektim!


Hayat bir gül bahçesi değil.

Hayat, iyisi, kötüsü, doğrusu, yanlışı bizim seçimlerimize bırakılarak, yaşadığımız deneyler, sınavlar.

Keşke'yi yaşamadan, "iyi ki" yi öğrenmenin zor olduğu bir sınav.

Yalan söyleyip zor duruma düştüğümde, annem beni karşısına alıp, dürüstlükten söz edip, "Keşke bana doğruyu söyleseydin, sana yardım edebilirdim." demeseydi, "iyi ki" ye nasıl ulaşabilirdim?

Yaşam deneyerek, yanılarak, deneye yanıla doğruyu bularak, deneyim sahibi olarak yaşansa? Daha anlamlı olmaz mı?


Keşke'leri yaşamalı insan! İyi ki'nin tadını, bir sonra ki deneyimde tadabilmek için...


Kitabı okuyacağım.;) Ama yaşayacak çok "keşke"m ve bilinçli bir şekilde "iyi ki" ye ulaşacağımın bilincinde ve mutluluğunda.


Ben hiç Polyanna olamadım ki...



1 yorum:

  1. Güzel:) Polyanna'yı ben hiç sevememiştim küçükken. Aptal bulmuştum. Hala da safsalak bulurum ama hakkını vermek lazım, ters köşeden yakalamış ben ve benim gibi düşünenleri. Polyanna olmamak için gözümüzü açtık, iyileri ayıklayıp kötülerin üstüne basarak onlara ulaşmaya çalıştık. Herşey bir denge esasında. Bu yazıyı okuduğumda "keşke"leri düşündüm ve kendimce bir zamanlar "keşke"leri kullanarak kurduğum metaforik bir formülü hatırladım. Bak ne demişim:

    Terazinin kefesi, göğsümün kafesi:
    Sol kefede: acı veren haberler, yitip giden hayatlar, "less fortunate" diyerek anglosakson kültürün enfes bir şefkatle sarıp sarmaladığı "özürlüler", annesiz kalan çocuklar, çocuksuz kalan anneler, savaş, bomba, gasp, riya, ihanet, keşke, keşke, keşke...

    Sağ kefede: sabah içilen kahvenin boğazdaki ılık teması ve burundan beyne giden mis kokunun hem bedeni hem de beyindeki seratonini kelebek öpücüğüyle uyandırması, gün içinde bir arkadaşa edilen iki çift hoş kelam, "annecim" le başlayan sohbet, taksi şöförüne önce "iyi günler" demek, pencerenin içine konan kumru, kavşakta gülümseyerek yolu size bırakan kırmızı arabanın sürücüsü, "afiyet olsun" diyen simitçi, pazarlık yapmadığın için ekstradan bir demet daha papatya veren köşedeki çiçekçi....

    duygular bu iki kefe arasında gidip gelirken mutlu bir terazi olmak mümkün mü, bence evet...

    sağ kefeye ağırlık vererek,
    sağ kefeyi doldurarak,
    sağ kefedekilere "layık oldukları" anlamları yükleyerek
    sağ kefedeki herbir "hakkı verilmiş" duygunun, soldaki 4 acı verene galip gelmesi
    günün sonunda, mesela uyumadan evvel, baş yastıkta, gözler kapanmış, rem'e 5 kala ufak bir muhasebe, hesap basit, bir sağ elemanı 4 sol elemanını diskalifiye ediyor...

    Ben "adil" bir teraziyim, sağı doldurup, solda durmadan benden bağımsız kendini biriktiren "keşke" başlıklıları oyun dışı bırakıyorum.

    Hadi sağı dolduralım, soldaki yığılmayı "kontrol edemiyorsak" bile, etkisiz kılalım... Kimbilir, belki birgün sağdakilerimizin gücü galebe gelir ve soldakiler bizi terkeder....

    Böylesine "dengesiz" bir terazi olmayı istemez miydiniz... ben isterdim... ve olacağım...

    YanıtlaSil