7 Kasım 2010 Pazar

New York Türkiye bağlantısında kaç minare?


New York'ta 5 Minare filmi gösterime girmeden çok önceleri film hakkında bilgiler basına sızdırılmaya başlandı.

Fragmanlar sanal dünyada gösterime girdi.

Adana ve Antalya film festivalleri sırasında Mahzun Kırmızıgül, bu festivallerin amacını küçümseyecek cesaretiyle demeçler verdi. Körler sağırlar birbirini ağırlar demeye varan suçlamalarına varan ağır eleştirilerdi bunlar. Kaldı ki, Antalya Film Festivali jürisi, henüz ilk filmi olmasına karşın, üstelik gişe başarısı olmayacağı nerdeyse garanti olan bir filme ödül yağdırdı; Çoğunluk büyük ödülleri aldı! İsmail Hacıoğlu'na karşın Bartu Küçükçağlayan En iyi Erkek Oyuncu ödülünü, diğer başarılı isimle paylaştı; Serkan Acar/Gişe Memuru

Küçük bütçelerle çekilen, tam izleyicisini ilgilendiren, gişe kaygısı taşımayan filmlerdi. Gişe Memuru'nu henüz izlemedik ama Çoğunluk'u 100 kişilik bir sinemada 15 kadar izleyici ile izledim. Sonuna kadar hakedilen ödüller olduğuna inanıyorum.


Dün gece, zar zor bilet bulabildiğimiz, rekor bütçeli, bolca "ünlü" oynatılarak çekilmiş olan New York'ta 5 Minare'yi izledim.

Filme, sinema sevdasına çok güvendiğim, ve kitaplarını, Arka Pencere dergisindeki eleştirilerini kaçırmadan okuduğum Burak Göral'ın film hakkında yazısını okuduktan sonra gitsemde, önyargılı olmayacağım diye kendime söz verdim.


Film başladı...


Bir patlama oldu! Ve memleketin bir kalemi daha susturuldu.

İyi başlangıç dedim. Bir hesap sorulacak.

Yok, sorulmadı. Sadece bir yazar daha, klasikleşmiş arabaya bomba koyma tuzağı ile öldü.



Devam...

Bir tarikata baskın. Takır takır patlayan silahlar... Ve elbette kahramanlarımızın başarısı.


Film devamında, gözünden kanlı yaşlar akıtarak "iyi insan olun" mesajı veren imam Ali Sürmeli, bu filmin sonuyla bağlantılı bir mesajdı sanırım, Mhp andı, tarikat "hu"lamaları... O "hulamalar" çarpıcı bir müzikle verilmiş, dolayısıyla etkilenmemek elde değil, ama ben tam o anda Haluk Levent konserlerinde kafa sallayanları düşündüm, o başka!

Ha tabi, arada yeni mezun polislere görevlerinin ne olduğunu anlatan, Arka Sokaklar dizisinin baş komiseri, iyi polis Zafer Ergin'in nutku! Zafer Ergin alkollü araba kullansa bile, bu cezadan kurtulur inancım daha bir pekişti nedense. O kadar inanmış yani...


Devam...

Ana konu, ABD vatandaşı olmuş, nur yüzlü, namazında niyazında, şivesini hiç kaybetmemiş, Amerikalı dünya tatlısı bir kadınla evlenip, ailesine sadık bir kız evlat yetiştirmiş ama terörist, ama aslında vatan haini, ama aslında göründüğü portreden çok farklı yaşayan, ve acar polisimiz Fırat Baran (Kırmızıgül) katkılarıyla keşfedilen terör zanlısının Deccal'in (Haluk Bilginer) ABD'li ajanlar sayesinde yakalanışı, İngilizce bile bilmeyen ama üstün hizmet performansından dolayı suçluyu almak için ABD'ye gönderilen Fırat ve yardımcı polis Acar'ın (Musti) beraberliği... Ve kim olduğu izleyiciye bırakılan Marcus (D.Glover) yardımlarıyla Deccal ya da filmde anılan adıyla Hacı'nın kaçırılışı...

Ama Hacı o kadar iyi bir Müslüman, o kadar Allah yolunda bir adamdır ki...

Kendisi teslim olmak ister! Fırat ve Acar yanındadır. Acar çoktan adamın suçsuz olduğunu anlamıştır. Ama nedense Fırat asidir, bu iyilikçi adam kendisine "oğlum" dedikçe, "Bana oğlum deme!" diye sertçe bağırır.

Kızının "aman babam tutuklanmadan evleneyim, mürüvetimi görsün" diye apar topar evlendiği ve Hacı Deccal'ın cep telefonu kamerasından izlediği düğün törenini duygulanarak izleriz.


Sonrası...


İşte yakalanma... Türk polisi adaletine teslim, kendisine yöneltilen bütün suçlara "ben değilim aradığınız" itirazları ve başına gelen ne varsa "Allah'ın takdiri" diye bakan, sükuneti elden bıakmayan mazlum Deccal (Hacı).

Öyle ki... Tüm nefretine karşın, Fırat bile inanır Hacı'nın,sorgulamalar sonrası, Deccal olmadığına!

Ve birden...

Gerçek Deccal yakalanıverir!

Tesadüf bu ya... Bizim Hacı'nın yan gözaltı koğuşuna konuverir.

Ama ne koğuş... nevresim takımları pırıl pırıl... (Hani film uluslararası ya, galiba Kırmızıgül bu tertemiz çarşaflarla Geceyarısı Ekspresi imajımızı yıkmak istemiş diye düşündüm).

Orada sakin sakin "inanın, inanç yeter" konuşması Hacı'nın...


Ve Bitlis!

NewYork'un Bitlis'e bağlanması...

Çünkü Hacı Bitlis'li!

"Sular bulanmasın" (!) diye dönemediği memleketine, annesine yıllar sonra kavuşması.

Ve birden filmin töre gerçeği!

Aslında babasının katilini arayan bir polis memurunun kişisel hırsıyla tanışmamız, bu mükemmel insanı boş suçlamaları, terörist ilan edip ABD polisini bile yanıltması...


Sonunu yazmıyorum.;)

Ufak bir mantık hatası var, 73 yılında babası öldürülen Fırat... Katili Hacı, minicik bir çocuk! Oysa filmde görünen Fırat, Hacı'dan yaş olarak epey küçük. Neyse... ;)


Film bitti...


İyi müziklerle desteklenmiş bir film. Müzik seçiminde oldukça başarılı bir ekibi var Kırmızıgül'ün, tartışılmaz. Ellerine sağlık.


Senaryo 11 yıl önce yazılmış, henüz gerçek sahibi DNA testi yapılamadığından ortaya çıkmadı. Hadi Kırmızıgül diyelim... Günümüze uyarlamak için epey eklemeler yapılmış. Senaryo çok güçlü olmadığından belki gerçek sahibi peşini bıraktı, bilemem.


Ve...

Burak Göral, çok iyi niyetle, Kırmızıgül sinemasından sözetmiş, haklıdır. İlk 2 film, başı sonu belli bir öykü için kurgulanmıştı, ama bu film Mahzun için bana şunu düşündürdü. Sanki birileri ona "al bu para, bu 1.5 saatte ne anlatabilirsen anlat! Ama bizi iyi anlat, yani "iyi"..." demiş, ve bu film ortaya çıkmış.


Gişesi zirveyi zorlar eminim.

Çok içten itiraf ediyorum, filmi Türkçe izledim ama bir kezde İngilizce izlemek için bende gideceğim.

Bugün filmi satın alan, gösterime sokacak pek çok ülke oldu.

Türk sineması adına başarı... diyebilir miyim?

Keşke "helal olsun Kırmızıgül" diye içten seslenebilseydim sana...

Olmamış Kırmızıgül.

Saptırmışsın.



Küçük ama büyük bir not sinema tutkunlarına: Filmlere gitmeden önce okuyun derim; www.arkapencere.com


Bir diğer not: Burak Göral kitaplarını bulabilirseniz hemen alın. Bu filme onun eleştirisine karşın gittim, ve "aklın" değil, "akıllı düşünenin yolu bir" diye düşünmeye başladım. Büyüksün hocam.


Son not: Reklam yapmıyorum! Hakedene hak teslim ediyorum. Halay çekenleri görünce ülke insanını dışlayabilenlere inat!


En son not: Haluk Bilginer... Harikasın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder