31 Ocak 2011 Pazartesi

Şubat sıkıntısı


Uzun oldu blog yazmayalı.
Şubat ayı benim için yılın en uzun ayı olmuştur hep.
Geçmek, bitmek bilmez!
Kredi kartı ekstremin Şubat ayında, diğer aylara oranla yüksek gelmesi, bu ayın bir türlü geçmemesinin verdiği sıkıntıyla kendimi alışverişe vurmamın sonucu bile olabilir.

Klasik şubat ayı girişi bu sene de aynı sıkıntıyı ruhuma dantel gibi işleyerek yaklaşık 3 saat önce, geleneği bozmadan yaşandı. Önce, evde kendim bir fırtına estirdim, ardından sessiz sokağımızda köpekler ulumaya başladı, onların susmasıyla gecenin neresinden çıkıverdiklerini bile anlayamadığım martıların kıyasıya kavgalaşma gürültüleri doldurdu odamı.
Müzik dinlemeye çalıştım, sarmadı, kitap okumak istedim, yok kafam almadı! Üstelik şu sıralar elimdeki kitaplardan birisi aşk üzerine yazılmış bir "püf noktaları" kitabı. Epey eğlenceli. "Şunu şunu yapın, bakın bakalım sizi bırakabilecek mi?" türü epey aydınlatıcı bilgiler var içinde. Aşkla meşkle bağları koparalı epey oldu, okurken anladım, ben bu püf noktalarını bilmediğimden belki, bu işi başaramadım. En kısa zamanda "sizi çok seven insanı kendinizden nasıl soğutursunuz" konu başlıkları içeren bir yazı yazmayı tasarladım kafamda. En azından tersini yapanlar mutlu, gerçekten ilişkiyi bitirmek isteyenler yine mutlu olur. Koşulsuz okuyucu mutluluğu!
Hal böyle olunca, Şubat ayında vitrinleri süsleyecek olan, tanesi asıl ederinin 3 misli fiyata satılacak kırmızı kadife, üstünde "I LOVE YOU" yazan yastıkların bu ay ekstradan sinirimi bozması da eklenecek, bitmez bu Şubat!
Yastıkların üzerinde İngilizce yazmasının nedenini çözmeye çalışırdım bir aralar. Acaba, ailesi İngilizce bilmez, sevgilim hesap vermekten kurtulur gibisinden bir düşünce mi, yoksa bu gavur adetini kutlayacak olan anca entel tabakadır, bas İngilizce'yi düşüncesi mi, yoksa yoksa daha az harf baskısının ucuza maledilmesi filan mı? Neyse alacak satacak düşünsün, ben bu konudan muafım en azından.
Bu arada... benim hiç kırmızı kalp yastığım olmadı!

Bir sene de evde kızkıza kutlamıştık bu sevgililer gününü. Komedi durumu daha da abartarak, birbirimize ezikleyici bakışlar fırlatarak, kederden mi, televizyondan yayılan aşk şarkılarının vuruculuğundan mı, aman ne güzel bu sene de bekarız mutluluğundan mıdır, şarapları bardağa bile koymadan şişeden içerek. İçimizden birimizin sevgilisi asker, bir diğeri hediye parasını denkleştiremediği için suni bir kavga çıkartıp günü kurtaran uyanık, bir diğeri gönül penceresinden ansızın bakıp ama geçip giveren sevgilinin ardından ciddi ciddi üzgün, ama sonuçta yalnız kızlar topluluğu. En yüksek tondan bağırarak, neşeyle (!) "ben yalnızım, yalnızımmm" diye avaz avaz şarkı söylerken, aşağıdan radyatöre saygısızca vuran ev sahibimiz olmasa, aslında gece neşeli bile bitebilirdi ama olmadı...
Bir dahaki senelerde asla bu günü birbirimizle geçirmemeye, yalnız bile olsak, sinema, tiyatro gibi loş, karanlık mekanların daha uygun olacağına aramızda hiç konuşmadan karar verdik.
Daha kutsal güne 13 gün var. Şimdiden sinema biletini almaya gerek yok, zaten o gün sinemalarda epey boş koltuk bulunur. Umarım, sıkı bir cinayet filmi vizyona girer o güne kadar.

Sevgililer gününün kafamı bu kadar meşgul ettiği gerçeğini şu anda farketmiş olmamın dehşetine kapıldım birden!

Oysa ben bu bu gece, milletce uyku halinde olmamızın tek suçlusu diziler mi, neler oluyor Mısır'da, politikacılarımızın bolca kullandığı "hatırlı" argo edebiyatı, Merkez Bankası faizlerinin ekonomiye etkileri, Türkiye'de internetin yasaklanma olasılığı var mı, Ayşe Kulin'in olağanüstü kalemi, liberal köşe yazarlarımızın düştüğü acıklı durum... ve daha onlarca konu tasarlıyordum yazmak için!

Acaba bu yazının altına, "yazının BB'si" gibi bir not düşüp, tüm bu saçmalığı bir cümleyle özetleyiversem mi ben de?

Ya da hiç saklamayıp, saklanmayıp efendice, "ah bu yalnızlığın gözü kör olsun" diye bitirip, tüm sevgililerin gününü bir kırmızı kalple kutlasam mı? ;)

Sevgililer gününüz şimdiden kutlu olsun.
Ben o gece memleketimin ekonomik gelişmeleri üzerine bir yazı yazmayı planladığım için, şimdiden kutladım gitti. Sonra, "aa aşkolsun bir günümüzü kutlamadın!" şikayetleriyle gelmeyin bana lütfen, hatta o gün ben alıp başımı internetsiz bir dağ başına filan gitsem de, yazımı daktiloda mı yazsam?

Öpüldünüz...


Kısa ama sevgiyle bir not: Kitap kurdu olmama ve en sevdiğim yazar olmasına karşın, okumadığım Ayşe Kulin kitaplarını bana hediye eden canım arkadaşım @Bilkimm'e çok teşekkür ediyorum. Cansın kanka.

Bir not daha: Yazının BB'si... BB Brigitte Bardot. MM yani Norma ile aynı dönemin efsanelerinden...

13 yorum:

  1. Doğum günü hariç (şahsa özel) Tüm özel günlerden nefret ederim.Hepsi aslında bir kayıba gebe.Ölümün olduğu hiç birşeyi güzel kutlamayı bilemedim,ölümü çok doğal karşılamama rağmen.Sevgimin sevgilimin tüketime araç olmasını da istemem.Oyüzden o gün kendimi uykuya bırakmalıyım görmemeliyim bu tuhaf seromoniyi... Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Subat benim icin de sıkıntılı bir ay olmustur... her yil dudagimda ucuk cikardi mesela... ama bu yil bir degisiklik yapip Ocak ayinda ciksa da :)

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. aaa okudum okudum tam sonuna geldim bir de baktım bana bir teşekkür şaşırdım,mutlu oldum rica ederim canımıniçi..devamı gelecek;) yazı her zaman ki gibi harika olmuş..

    Not:Sevgililer günü kaldırılmalı:)

    YanıtlaSil
  5. şubattan en çok ben sıkıldım.. hatta o kadar sıkılmışım ki doğmuşum..

    benim gibi yazmaya başlamışsın aferin kuzen.. :)) şaka şaka süper bi yazı daha.. tebriklerimi takdirlerim..

    YanıtlaSil
  6. Verdacım teşekkürler, artık senden yazılar bekliyoruz.;)
    Ölüm uzak olsun, boşver aşk olsun, kutlansın.;)
    Anne yaşasın, eli öpülsün, baba koltuğunda otursun "can" olsun. Elbette bir gün değil;) olduklarınca, olmadıklarınca içimizde yaşadıkları her gün.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  7. Sare... ;) Mandalina kehanetini atlamışım ben? Anlatır mısın?
    Uçuk bazı insanları pek bir sever, biri de benim.;) Yerli yersiz ziyaretlerine alıştım artık, zovirax en fazla tükettiğim ruj oldu.;)
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  8. Bilkimmm canımcım;) Şu an içimden geçen en büyük istek, kendi kitabımı imzalayıp sana yollamak.;) Belki Ayşe Kulin kitaplarının yanına koyarsın, mutluluğum olur ağlarım... ;)

    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  9. Kuzen, senin gibi yazmak kim ben kim, herkes kendi kulvarında yüzsün yani;)
    Böyle bir şey yazmayacaktım gerçekten, nasıl oldu anlamadım... ;))
    Çok yaşa sen Orhan, sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  10. Dogrusu yazıyı okuyunca, içimden hemen çıkıp kadife bi "I love you" hediyesi almak geçti içimden. ama nasıl gönderebilirim ki? bir de 14 şubata denk getirmek lazım. birini sevmek için illa sevgili mi olmak gerek? nihayetinde arkadaşlar da sever birbirini dimi.. :)

    YanıtlaSil
  11. Adres yazayım mı Erdinç?;)) Şaka bir yana, al ve kutla kardeşim.
    Sevgiler.;)

    YanıtlaSil
  12. Sevgililer gününün kafamı bu kadar meşgul ettiği gerçeğini şu anda farketmiş olmamın dehşetine kapıldım birden! o kadar şey yazdım makaslamış bunu almışsın diyeceksin gibi hissediyorum nedense :)) Şaka bir yana sevgililer gününü mübarek etmişliğim vardır :P ama pek sevdigim söylenemez yada umursadıgım diyelim, zaten sevgililer günü kim icin dert acaba? sevgilisi olan, ve hediye düşünen icin mi, yoksa olmayan kederini düşünen icin mi :P??

    YanıtlaSil
  13. aslında kırmızı kadife hediyeyi aldım, ama nereye gönderecegimi bilemedim. adres varsa gönderebilirim. aslında mümkünse bizzat kendim vermek isterim. belki bi kahve içimi kadar sohbet de ederiz.. sakıncası yoksa tabi.

    YanıtlaSil