4 Ocak 2011 Salı

Kısa kısa vol:1

Bir gün içinde o kadar çok vukuat yaşanan bir ülkemiz var ki... Bazen şöyle düşünüyorum, Avusturalya, Kanada gibi ülkelere göçetsek, oralarda sıkılır mıyız acaba hareketsizlikten?
Hani bir örnek vardır, postacılar emekli olduklarında ölürlermiş. Nedeni hareketsizlik!
Düşünsenize, gazetelerde 20 gün üstüste aynı aynı haberi veren ülkeler var. Soygun oldu, soyguncu aranıyor, yakalandı, tutuklandı, mahkemede... Devamı yarın roman tefrikası gibi.
Ya benim ülkem?
Saat değil, nerdeyse yarım saat başı haberlerin güncellendiği gazetelerimizi bir düşünürseniz...
Biz bu harekete alıştık ya, bizi sakin ülkeler tatmin etmez artık. Sıkılırız.

Yılbaşı heyecanı bittikten sonra, yılbaşı dedikoduları başladı normal olarak. Kim kiminle nerede... derken, Cüneyt Özdemir isyan etti!
Bodrum'da bir içkili mekana yılbaşı kutlamak için gitmiş ve sağını solunu saran çocuklar onu çok rahatsız etmiş!
Şimdi bu normal bir yakarış.
Çoğumuz, şehirlerarası toplu taşıma araçlarında, plajlarda, havuz kenarlarında, bir lokantada, ya da kapalı bir mekanda, hatta marketlerde gürültü yapan, koşuşturan, dur durak bilmeden konuşan ya da hareket halindeki çocuklardan şikayetçiyiz!
Çocuktur, meraklıdır diye ilk dakikalarda hoşgörülü davransakta, bu hoşgörümüz çocukların bitmek bilmeyen sınırsız özgürlüğüyle, kısacık zamanda öfkeye, sıkıntıya dönüşüveriyor.

Cüneyt Özdemir diyor ki... "Beyaz Türk annelerin şımarık çocukları"!
Beyaz Türk nedir tarifi, yazarlar, akademisyenler tarafından defalarca yapıldı. Özdemir'in sözlerinden anladığım kadarıyla, bu "beyaz anneler" gelir düzeyi yüksek, sorumsuz, hatta şımarık ve çocuğunu şımartan, ona her türlü olanağı sağladığı için annelik görevini yerine getirmiş, çocuğunu dadının eline teslim etmiş, benden bu kadar diyerek kendi keyfine dalmış anneler. Özdemir babalara toz kondurmadı, o nedenle annelerden sözediyorum.
Ben, beyaz siyah kırmızı vsvs renk kondurmadan, çünkü bu renk ayrımı anne baba olmak durumunda benim için geçersizdir, itirazımı yapıyorum!

Çocuk yetiştirmek özveri ister. Çocuğu maddi olanaklar elverdiğince oyuncağa, vs ye boğmak onu mutlu etmez. Ve, çocuk eğer anne babası yaşıyorsa, yaşı kaç olursa olsun anne babasının çocuğudur. Ve, ne ebeveynlerinden alacağı ders biter, ne de ebeveynler yaşadıkça çocukları üzerinde sorumlulukları biter.

Çocuğun ihtiyacı, kendisiyle ilgilenen bir ailedir.
Ama çocuğa anlatılması gereken anne babanında birbiriyle geçirebileceği yalnız saatlere gereksinimi olduğudur.
Çünkü annenin de, babanın da ihtiyacı kendisiyle ilgilenen bir ailedir.
Yani, çocuk ailenin merkezi değildir.
Aile bir bütündür, ama bu bütünü oluşturan bireylerin farklı ilgi alanları vardır, birbirlerine ayırmaları gereken zamanlar vardır, birbirlerini illa ki aileyiz, birarada olmalıyız şeklinde bağlamayacak zamanlar vardır.

Günümüzde gelir düzeyi yüksek kişiler arasında sıkça rastlanan bir durum, çocuğu dadıyla büyütmek, onu oyuncaklara, çok erken yaşlarından itibaren teknolojik aletlere boğmak, öte yandan kendi yaşamına, dadı ve çocuğu katarak özgürce devam ederken, mutlu aile tablosu çizmektir.
Ama bunun adı "beyaz Türk anne" olmak değildir.
Bunun adı görgüsüzlük, hazımsızlıktır!


Bu şekilde davranan anne, babaların geçmişlerine dönerseniz, ya sonradan görme zenginler, ya da bir şekilde zengin olmuş, bir aile kurmuş, aile olmanın tadından çok, zenginliğin tadını çıkaran kişiler olduğunu görebilirsiniz.
Ve biz bu ailelere lüks mekanlarda rastlıyoruz! Galiba Özdemir'in rastladığı mekanlar.
Bir de, çocuğunu ailenin merkezi yapmış, gelir düzeyi vasat bile olsa çocuğunu hiç bir şeyden yoksun bırakmama telaşında olan orta gelir düzeyli ailelerin karşımıza çıktığı bazı mekanlarda.

Çocuk geleceğe yatırımdır. Özen ister, ilgi ister, ilgilenilmek ister, merak eder merakının tatminini ister.
Çocuğun ilk eğitimi ailede başlar.

Yani Sayın Özdemir'in, lüks bir mekanda rastladığınız, şikayet ettiği çocuklar "beyaz Türk anne" lerin değil, görgüsüz, hazımsız annelerin çocuklarıdır!


Kaldı ki, Özdemir konuyu çocuklardan yola çıkarak, son günlerde gazete manşetlerinde sıkça rastladığımız, çocuk götürülen içkili restoranların polis tarafından basılma durumunun haklılığına getirdi ki, bu başlıbaşına bir yazı konusu.
Bir sonra ki yazıda devam edecek.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder